9786052023105
390983
https://www.tdedkitap.com/var-olan
Var Olan
200.00
“Benlik duygumuzu ve varlık algımızı meydana getiren şey beyin ise, bu beynin idaresi kendi içinde ve kendininse, tabiatı anlamak için tabiatı anlamaya çalışan şey olarak beynim hakkında bu neticeye varmış isem, şu hâlde bir dilemma ile karşı karşıyayım demektir. Tabiatı anlamak için beyne baktım ve orada tabiattaki diğer bütün organizmalar gibi işleyen bir yapı buldum.
Şimdi ben beynimi tabiattan ayırt edemem hatta onun işleyişini ve nasıl olup da bu işleyişin neticesinde bir ‘Ben'lik meydana getirdiğini ancak tabiata bakarak anlayabilirim. İşte bu durum bizi eski filozofların üstlendiği sorumluluğu yeniden üstlenmek durumunda bırakmaktadır. Bu da insanı tabiatın tümüyle birlikte anlamaya çalışmak ve dolayısıyla başımızın üzerinde parlayan yıldızlardan ayağımızın altında gezinen karıncalara, cansız madenlerden canlılığın nasıl meydana geldiğine varmak ve evrenin işleyen bütün yasaları ve mekanizmaları içinde işleyen bir mekanizma olarak beynin, bütünün içindeki yerini tespit etmektir.
Şayet bunu başaramazsak şu an içinde bulunduğumuz çelişik durum sürmeye devam edecek. Yani tavırlarımızla kendimize ‘Ben'lik atfedip, bu ‘Ben'in kapasitelerini kendimizden bilip evrenin efendisiymiş gibi davranırken, bir taraftan da aslında ‘Ben' dediğimiz şeyin bir nöron yığınından ibaret olduğu bilgisini yedeğimizde bulunduracağız. Bu sadece felsefenin yozlaşmasına sebep olmaz, bir felsefesi olmadığı için bilimin de başıboş ve dümensiz bir şekilde yol almasına sebebiyet verir.”
Şimdi ben beynimi tabiattan ayırt edemem hatta onun işleyişini ve nasıl olup da bu işleyişin neticesinde bir ‘Ben'lik meydana getirdiğini ancak tabiata bakarak anlayabilirim. İşte bu durum bizi eski filozofların üstlendiği sorumluluğu yeniden üstlenmek durumunda bırakmaktadır. Bu da insanı tabiatın tümüyle birlikte anlamaya çalışmak ve dolayısıyla başımızın üzerinde parlayan yıldızlardan ayağımızın altında gezinen karıncalara, cansız madenlerden canlılığın nasıl meydana geldiğine varmak ve evrenin işleyen bütün yasaları ve mekanizmaları içinde işleyen bir mekanizma olarak beynin, bütünün içindeki yerini tespit etmektir.
Şayet bunu başaramazsak şu an içinde bulunduğumuz çelişik durum sürmeye devam edecek. Yani tavırlarımızla kendimize ‘Ben'lik atfedip, bu ‘Ben'in kapasitelerini kendimizden bilip evrenin efendisiymiş gibi davranırken, bir taraftan da aslında ‘Ben' dediğimiz şeyin bir nöron yığınından ibaret olduğu bilgisini yedeğimizde bulunduracağız. Bu sadece felsefenin yozlaşmasına sebep olmaz, bir felsefesi olmadığı için bilimin de başıboş ve dümensiz bir şekilde yol almasına sebebiyet verir.”
“Benlik duygumuzu ve varlık algımızı meydana getiren şey beyin ise, bu beynin idaresi kendi içinde ve kendininse, tabiatı anlamak için tabiatı anlamaya çalışan şey olarak beynim hakkında bu neticeye varmış isem, şu hâlde bir dilemma ile karşı karşıyayım demektir. Tabiatı anlamak için beyne baktım ve orada tabiattaki diğer bütün organizmalar gibi işleyen bir yapı buldum.
Şimdi ben beynimi tabiattan ayırt edemem hatta onun işleyişini ve nasıl olup da bu işleyişin neticesinde bir ‘Ben'lik meydana getirdiğini ancak tabiata bakarak anlayabilirim. İşte bu durum bizi eski filozofların üstlendiği sorumluluğu yeniden üstlenmek durumunda bırakmaktadır. Bu da insanı tabiatın tümüyle birlikte anlamaya çalışmak ve dolayısıyla başımızın üzerinde parlayan yıldızlardan ayağımızın altında gezinen karıncalara, cansız madenlerden canlılığın nasıl meydana geldiğine varmak ve evrenin işleyen bütün yasaları ve mekanizmaları içinde işleyen bir mekanizma olarak beynin, bütünün içindeki yerini tespit etmektir.
Şayet bunu başaramazsak şu an içinde bulunduğumuz çelişik durum sürmeye devam edecek. Yani tavırlarımızla kendimize ‘Ben'lik atfedip, bu ‘Ben'in kapasitelerini kendimizden bilip evrenin efendisiymiş gibi davranırken, bir taraftan da aslında ‘Ben' dediğimiz şeyin bir nöron yığınından ibaret olduğu bilgisini yedeğimizde bulunduracağız. Bu sadece felsefenin yozlaşmasına sebep olmaz, bir felsefesi olmadığı için bilimin de başıboş ve dümensiz bir şekilde yol almasına sebebiyet verir.”
Şimdi ben beynimi tabiattan ayırt edemem hatta onun işleyişini ve nasıl olup da bu işleyişin neticesinde bir ‘Ben'lik meydana getirdiğini ancak tabiata bakarak anlayabilirim. İşte bu durum bizi eski filozofların üstlendiği sorumluluğu yeniden üstlenmek durumunda bırakmaktadır. Bu da insanı tabiatın tümüyle birlikte anlamaya çalışmak ve dolayısıyla başımızın üzerinde parlayan yıldızlardan ayağımızın altında gezinen karıncalara, cansız madenlerden canlılığın nasıl meydana geldiğine varmak ve evrenin işleyen bütün yasaları ve mekanizmaları içinde işleyen bir mekanizma olarak beynin, bütünün içindeki yerini tespit etmektir.
Şayet bunu başaramazsak şu an içinde bulunduğumuz çelişik durum sürmeye devam edecek. Yani tavırlarımızla kendimize ‘Ben'lik atfedip, bu ‘Ben'in kapasitelerini kendimizden bilip evrenin efendisiymiş gibi davranırken, bir taraftan da aslında ‘Ben' dediğimiz şeyin bir nöron yığınından ibaret olduğu bilgisini yedeğimizde bulunduracağız. Bu sadece felsefenin yozlaşmasına sebep olmaz, bir felsefesi olmadığı için bilimin de başıboş ve dümensiz bir şekilde yol almasına sebebiyet verir.”
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.