9786059912570
535112
https://www.tdedkitap.com/turk-siyasi-hayatinda-milliyetci-cephe-hukumetleri
Türk Siyasi Hayatında Milliyetçi Cephe Hükümetleri
476.00
Türkiye'de “istikrarsizlik sürecini” baslatan ya da etkileyen en önemli unsur “kutuplasma/cephelesme” olgusu olmustur. Böylece gerek geçmiste gerekse günümüzde toplumda ve siyasette kutuplasmaya/cephelesmeye yön veren en önemli unsur da siyasal partiler olmustur.
Bu anlayisin Ittihat ve Terakki Cemiyeti (ITC) ile Hürriyet ve Itilaf Firkasi (HIF) arasindaki mücadeleden itibaren siyasal anlamda bir çekisme ve cephelesmeye dönüsmesi” Türk tarihi ve siyasal hayati için önemli bir yer teskil etmektedir. Cumhuriyetin ilk yillarindaki fikir ayriliklarinin cephelesmeye dönüsmesi, siyasal tasfiyeleri getirirken; ekonomik, siyasal istikrarsizliklara yol açarak “çogulcu demokrasiye geçememede” de en önemli etkenlerden olmustur.
Dünya 1970'li yillarda çift kutuplu bir yapida önemli sarsintilar geçirirken Türkiye'de bu gelismelerden yogun bir sekilde etkilenmistir. Böylece dünyadaki soguk savas döneminin sert rüzgârlari ile Türkiye'nin iç politik yasaminda yasanan partiler arasi kutuplasma/cephelesme ve siyasal partilerin birbirlerini sistemin disina atma hareketleri terör ve anarsinin gelismesine neden olan ortamin olusmasina zemin hazirlamistir. Bu dönemde, AP ve CHP gibi iki büyük partinin liderlerinin uzlasmaci siyaseti yerine kutuplastirici ve çatismaci bir siyaset gütmeleri sonucunda Türkiye'nin, bir sag-sol cephelesmesi sarmalina düserek 1976'da iç savas kosullarini, 1978'den sonra da iç savas ortamini yasamasi sonucu ekonomik, toplumsal ve siyasi alanlarda güncel sorunlarini bile çözmekten uzak kalmistir.
1970'li yillarin standart sag söyleminde “komünizm karsitligi”, sol söyleminde ise “fasizm tehlikesi” öne çikmis, olaylar fikir tartismasi yerine bir nevi kan davasina dönüserek siyasi kutuplasma/cephelesme en üst düzeye ulasmis, siyasetin gerektirdigi asgari müstereklerde uzlasma fikrinden uzaklasilmis ve ülke çatismalarin yasandigi bir reaksiyoner dönemi yasamistir.
1975–1980 döneminde ülkenin içinde bulundugu her türlü olumsuz gelismelerin MC Hükümetleri'ne atfedilmesi objektif degildir. Gerek I. Milliyetçi Cephe ve gerekse de II. Milliyetçi Cephe dönemlerinde sadece iktidari olusturan Milliyetçi Partiler Toplulugu (MPT) degil, CHP ve sol basin ile bunlara yakin çesitli sivil toplum kuruluslarinin da “cephe mantigina” göre hareket etmeleri mevcut “cephelesmenin/kutuplasma” olgusunun daha da artmasina neden olmustur.
Bu anlayisin Ittihat ve Terakki Cemiyeti (ITC) ile Hürriyet ve Itilaf Firkasi (HIF) arasindaki mücadeleden itibaren siyasal anlamda bir çekisme ve cephelesmeye dönüsmesi” Türk tarihi ve siyasal hayati için önemli bir yer teskil etmektedir. Cumhuriyetin ilk yillarindaki fikir ayriliklarinin cephelesmeye dönüsmesi, siyasal tasfiyeleri getirirken; ekonomik, siyasal istikrarsizliklara yol açarak “çogulcu demokrasiye geçememede” de en önemli etkenlerden olmustur.
Dünya 1970'li yillarda çift kutuplu bir yapida önemli sarsintilar geçirirken Türkiye'de bu gelismelerden yogun bir sekilde etkilenmistir. Böylece dünyadaki soguk savas döneminin sert rüzgârlari ile Türkiye'nin iç politik yasaminda yasanan partiler arasi kutuplasma/cephelesme ve siyasal partilerin birbirlerini sistemin disina atma hareketleri terör ve anarsinin gelismesine neden olan ortamin olusmasina zemin hazirlamistir. Bu dönemde, AP ve CHP gibi iki büyük partinin liderlerinin uzlasmaci siyaseti yerine kutuplastirici ve çatismaci bir siyaset gütmeleri sonucunda Türkiye'nin, bir sag-sol cephelesmesi sarmalina düserek 1976'da iç savas kosullarini, 1978'den sonra da iç savas ortamini yasamasi sonucu ekonomik, toplumsal ve siyasi alanlarda güncel sorunlarini bile çözmekten uzak kalmistir.
1970'li yillarin standart sag söyleminde “komünizm karsitligi”, sol söyleminde ise “fasizm tehlikesi” öne çikmis, olaylar fikir tartismasi yerine bir nevi kan davasina dönüserek siyasi kutuplasma/cephelesme en üst düzeye ulasmis, siyasetin gerektirdigi asgari müstereklerde uzlasma fikrinden uzaklasilmis ve ülke çatismalarin yasandigi bir reaksiyoner dönemi yasamistir.
1975–1980 döneminde ülkenin içinde bulundugu her türlü olumsuz gelismelerin MC Hükümetleri'ne atfedilmesi objektif degildir. Gerek I. Milliyetçi Cephe ve gerekse de II. Milliyetçi Cephe dönemlerinde sadece iktidari olusturan Milliyetçi Partiler Toplulugu (MPT) degil, CHP ve sol basin ile bunlara yakin çesitli sivil toplum kuruluslarinin da “cephe mantigina” göre hareket etmeleri mevcut “cephelesmenin/kutuplasma” olgusunun daha da artmasina neden olmustur.
Türkiye'de “istikrarsizlik sürecini” baslatan ya da etkileyen en önemli unsur “kutuplasma/cephelesme” olgusu olmustur. Böylece gerek geçmiste gerekse günümüzde toplumda ve siyasette kutuplasmaya/cephelesmeye yön veren en önemli unsur da siyasal partiler olmustur.
Bu anlayisin Ittihat ve Terakki Cemiyeti (ITC) ile Hürriyet ve Itilaf Firkasi (HIF) arasindaki mücadeleden itibaren siyasal anlamda bir çekisme ve cephelesmeye dönüsmesi” Türk tarihi ve siyasal hayati için önemli bir yer teskil etmektedir. Cumhuriyetin ilk yillarindaki fikir ayriliklarinin cephelesmeye dönüsmesi, siyasal tasfiyeleri getirirken; ekonomik, siyasal istikrarsizliklara yol açarak “çogulcu demokrasiye geçememede” de en önemli etkenlerden olmustur.
Dünya 1970'li yillarda çift kutuplu bir yapida önemli sarsintilar geçirirken Türkiye'de bu gelismelerden yogun bir sekilde etkilenmistir. Böylece dünyadaki soguk savas döneminin sert rüzgârlari ile Türkiye'nin iç politik yasaminda yasanan partiler arasi kutuplasma/cephelesme ve siyasal partilerin birbirlerini sistemin disina atma hareketleri terör ve anarsinin gelismesine neden olan ortamin olusmasina zemin hazirlamistir. Bu dönemde, AP ve CHP gibi iki büyük partinin liderlerinin uzlasmaci siyaseti yerine kutuplastirici ve çatismaci bir siyaset gütmeleri sonucunda Türkiye'nin, bir sag-sol cephelesmesi sarmalina düserek 1976'da iç savas kosullarini, 1978'den sonra da iç savas ortamini yasamasi sonucu ekonomik, toplumsal ve siyasi alanlarda güncel sorunlarini bile çözmekten uzak kalmistir.
1970'li yillarin standart sag söyleminde “komünizm karsitligi”, sol söyleminde ise “fasizm tehlikesi” öne çikmis, olaylar fikir tartismasi yerine bir nevi kan davasina dönüserek siyasi kutuplasma/cephelesme en üst düzeye ulasmis, siyasetin gerektirdigi asgari müstereklerde uzlasma fikrinden uzaklasilmis ve ülke çatismalarin yasandigi bir reaksiyoner dönemi yasamistir.
1975–1980 döneminde ülkenin içinde bulundugu her türlü olumsuz gelismelerin MC Hükümetleri'ne atfedilmesi objektif degildir. Gerek I. Milliyetçi Cephe ve gerekse de II. Milliyetçi Cephe dönemlerinde sadece iktidari olusturan Milliyetçi Partiler Toplulugu (MPT) degil, CHP ve sol basin ile bunlara yakin çesitli sivil toplum kuruluslarinin da “cephe mantigina” göre hareket etmeleri mevcut “cephelesmenin/kutuplasma” olgusunun daha da artmasina neden olmustur.
Bu anlayisin Ittihat ve Terakki Cemiyeti (ITC) ile Hürriyet ve Itilaf Firkasi (HIF) arasindaki mücadeleden itibaren siyasal anlamda bir çekisme ve cephelesmeye dönüsmesi” Türk tarihi ve siyasal hayati için önemli bir yer teskil etmektedir. Cumhuriyetin ilk yillarindaki fikir ayriliklarinin cephelesmeye dönüsmesi, siyasal tasfiyeleri getirirken; ekonomik, siyasal istikrarsizliklara yol açarak “çogulcu demokrasiye geçememede” de en önemli etkenlerden olmustur.
Dünya 1970'li yillarda çift kutuplu bir yapida önemli sarsintilar geçirirken Türkiye'de bu gelismelerden yogun bir sekilde etkilenmistir. Böylece dünyadaki soguk savas döneminin sert rüzgârlari ile Türkiye'nin iç politik yasaminda yasanan partiler arasi kutuplasma/cephelesme ve siyasal partilerin birbirlerini sistemin disina atma hareketleri terör ve anarsinin gelismesine neden olan ortamin olusmasina zemin hazirlamistir. Bu dönemde, AP ve CHP gibi iki büyük partinin liderlerinin uzlasmaci siyaseti yerine kutuplastirici ve çatismaci bir siyaset gütmeleri sonucunda Türkiye'nin, bir sag-sol cephelesmesi sarmalina düserek 1976'da iç savas kosullarini, 1978'den sonra da iç savas ortamini yasamasi sonucu ekonomik, toplumsal ve siyasi alanlarda güncel sorunlarini bile çözmekten uzak kalmistir.
1970'li yillarin standart sag söyleminde “komünizm karsitligi”, sol söyleminde ise “fasizm tehlikesi” öne çikmis, olaylar fikir tartismasi yerine bir nevi kan davasina dönüserek siyasi kutuplasma/cephelesme en üst düzeye ulasmis, siyasetin gerektirdigi asgari müstereklerde uzlasma fikrinden uzaklasilmis ve ülke çatismalarin yasandigi bir reaksiyoner dönemi yasamistir.
1975–1980 döneminde ülkenin içinde bulundugu her türlü olumsuz gelismelerin MC Hükümetleri'ne atfedilmesi objektif degildir. Gerek I. Milliyetçi Cephe ve gerekse de II. Milliyetçi Cephe dönemlerinde sadece iktidari olusturan Milliyetçi Partiler Toplulugu (MPT) degil, CHP ve sol basin ile bunlara yakin çesitli sivil toplum kuruluslarinin da “cephe mantigina” göre hareket etmeleri mevcut “cephelesmenin/kutuplasma” olgusunun daha da artmasina neden olmustur.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.