9786054868025
429242
https://www.tdedkitap.com/tarihin-kara-kitabi-tarihciligimizde-usul-ve-ahlak-meseleleri
Tarihin Kara Kitabı Tarihçiliğimizde Usul ve Ahlak Meseleleri
20.74
Her meslegin veya her isin bir ahlâkî tarafi bulunmaktadir.Buna manevî tarafi veya ruhî tarafi demek de mümkündür.Bu ,bir meslekteki kisinin isini yaparken uymasi gereken kaideler bütünü olarak da anlasilabilir.Esasen her isin degeri ancak ahlâkî degeri kadardir.Bir arastirmanin ilmî degeri hiçbir zaman ahlâkî degerinden daha fazla olamaz.Bu itibarla her meslegin icrasinda bu ahlâkî kaidelerin geregini yerine getirmek kisinin meslegine ve meslektaslarina karsi ilk borcudur ve hiçbir zaman bir lütuf sayilamaz.Bütün bu hususlar bir tarihçi için de geçerlidir ve hiçbir tarihçi bu ahlâkî mükellefiyetlerden kendisini muaf ve imtiyazli sayamaz ve saymamalidir.Ancak hemen ifade etmek gerekir,ki uzun vâdede ilim hayatinin ahlâkî seviyesi de cemiyetin umumî seviyesinden farkli olamaz.Yâni bu meselede de “Turhalli,hep bir halli” sözünün hükmü yürümektedir.Çünkü en genis mânâsiyla ahlâksizlik da teskilâtlanmis bir takim oyunu veya “organize”bir suçtur.Bu hususta ilim ya bir ahlâkî önderlik vazifesi yapar veya ahlâksizliga tâbi olur ve “baktin zamane uymadi sen uy zamaneye”diyen eyyamci tavrin takipçisi olarak ahlâksizlar kervanina katilir ve diger taraftan da ahlâk temsilciligi vazifesinde de ,etrafi igfâl ederek, berdevam olur.Son zamanlarda ilim hayatindaki ahlâksizlik da umumî ahlâk seviyesiyle beraber hizla düsmekte ve haram-helâl mefhumlari ilim hayatinda da artik neredeyse,can çekismektedir.Artik hak,her ne sekilde olursa olsun ele geçirilendir,hak edilen bir sey degildir.”Çok söz yalansiz olmaz,çok mal haramsiz olmaz” sözü artik hayatla kisinin arasindan çiktigi için Türk cemiyeti iktisâdî zenginlesme yolunda daha hizli adimlar atmaya baslamis ve kazanç hirsinin dizginleri artik elden kaçmistir.”Âr yili degil,kâr yili” veya “Yil ugursuzundur”,” Âr eden kâr etmez” gibi ayiplamalar artik bir medih hâline gelmis bulunmaktadir.Bu yirminci asirda Türk cemiyetinin geçirdigi en büyük tahavvüldür(degisim ve dönüsüm).Bu tahavvülün ilim hayatina ve bilhassa tarihçilige yansimasi da çok dikkate deger bir mahiyet arz etmektedir.Bu meselede sadece bazi örnekler verilmeye çalisilacaktir.
Her meslegin veya her isin bir ahlâkî tarafi bulunmaktadir.Buna manevî tarafi veya ruhî tarafi demek de mümkündür.Bu ,bir meslekteki kisinin isini yaparken uymasi gereken kaideler bütünü olarak da anlasilabilir.Esasen her isin degeri ancak ahlâkî degeri kadardir.Bir arastirmanin ilmî degeri hiçbir zaman ahlâkî degerinden daha fazla olamaz.Bu itibarla her meslegin icrasinda bu ahlâkî kaidelerin geregini yerine getirmek kisinin meslegine ve meslektaslarina karsi ilk borcudur ve hiçbir zaman bir lütuf sayilamaz.Bütün bu hususlar bir tarihçi için de geçerlidir ve hiçbir tarihçi bu ahlâkî mükellefiyetlerden kendisini muaf ve imtiyazli sayamaz ve saymamalidir.Ancak hemen ifade etmek gerekir,ki uzun vâdede ilim hayatinin ahlâkî seviyesi de cemiyetin umumî seviyesinden farkli olamaz.Yâni bu meselede de “Turhalli,hep bir halli” sözünün hükmü yürümektedir.Çünkü en genis mânâsiyla ahlâksizlik da teskilâtlanmis bir takim oyunu veya “organize”bir suçtur.Bu hususta ilim ya bir ahlâkî önderlik vazifesi yapar veya ahlâksizliga tâbi olur ve “baktin zamane uymadi sen uy zamaneye”diyen eyyamci tavrin takipçisi olarak ahlâksizlar kervanina katilir ve diger taraftan da ahlâk temsilciligi vazifesinde de ,etrafi igfâl ederek, berdevam olur.Son zamanlarda ilim hayatindaki ahlâksizlik da umumî ahlâk seviyesiyle beraber hizla düsmekte ve haram-helâl mefhumlari ilim hayatinda da artik neredeyse,can çekismektedir.Artik hak,her ne sekilde olursa olsun ele geçirilendir,hak edilen bir sey degildir.”Çok söz yalansiz olmaz,çok mal haramsiz olmaz” sözü artik hayatla kisinin arasindan çiktigi için Türk cemiyeti iktisâdî zenginlesme yolunda daha hizli adimlar atmaya baslamis ve kazanç hirsinin dizginleri artik elden kaçmistir.”Âr yili degil,kâr yili” veya “Yil ugursuzundur”,” Âr eden kâr etmez” gibi ayiplamalar artik bir medih hâline gelmis bulunmaktadir.Bu yirminci asirda Türk cemiyetinin geçirdigi en büyük tahavvüldür(degisim ve dönüsüm).Bu tahavvülün ilim hayatina ve bilhassa tarihçilige yansimasi da çok dikkate deger bir mahiyet arz etmektedir.Bu meselede sadece bazi örnekler verilmeye çalisilacaktir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.