9789756201923
491419
https://www.tdedkitap.com/sinirli-devlet
Sınırlı Devlet
20.00
Iyice kavranmasi gereken ve Friedrich'in de anlatmak istedigi "anayasa" sözcügünün biri hukuksal öbürü de siyasal olmak üzere iki anlaminin oldugudur. Yani anayasa sadece bir devletin hukuksal statüsü olmayip, devlet içinde iktidari ve toplum içinde de devlet iktidarini sinirlayan bir belgedir. Bir baska deyisle, anayasal devleti anayasali devletten ayirmak gerekir. Her devletin anayasasi vardir; ama her devlet anayasal bir devlet olmayabilir. Gerçeklesmesi zor olan anayasal devlettir. Ayrica, anayasal devleti gerçeklestirmek sadece bir anayasaya sahip olmakla mümkün olmayabilir. Hatta hiç anayasasi olmamasina ragmen (yazili anayasasi yok demek istiyorum) Ingiltere kuskusuz anayasal bir devlettir. Yine azgelismis ülkelerin hemen hepsinin anayasasi olmasina karsin çogu anayasal devlet degildir.Anayasacilik konusunda söylemek istedigim bir sey de bu olgunun Bati'da ortaya çikmis oldugudur. Dogulu toplumlarda anayasacilik yani devletin iktidarini sinirlayan, kisi haklarini güvenceye alan bir belge olarak anayasanin anlasilmasi Bati'nin etkisiyle olmustur. 1789 Fransiz Insan ve Vatandas Haklari Bildirisi'nin 16. maddesindeki, "insan haklarinin saglanmadigi ve kuvvetler ayriliginin belirlenmedigi toplumlar asla anayasaya sahip degildirler" ilkesi anayasaciligin ne oldugunu açiklikla belirtmektedir. Iste bu anlamda anayasacilik Bati'da çikmis bir kavramdir. Ancak surasi önemle ve israrla vurgulanmalidir ki, anayasacilik veya insan haklari Bati'dan kaynaklandi diye diger ülkelerde bunlar geçerli olamaz veya olmamalidir sonucuna varilamaz. Çagimizda uygar olmanin kosulu anayasal devlet olmaktir.Devlet iktidari kurumsallastiginda, hukuksal bir çerçeveye alindiginda ve bu yolla sinirlandiginda anayasal devlet söz konusudur. Bundan böyle devlet iktidarini kullananlar emretme yetkilerini anayasadan alirlar ve kendi koymus olduklari kurallara bagli olurlar. Anayasa yasalarin ve yönetsel düzenleyici islemlerin yapilmasina iliskin temel kurallari içerir. Anayasanin öngördügü biçimde yapilan bu hukuksal islemler herkesi baglar. Böyle bir devlet keyfi bir biçimde yönetilmeyen bir devlet yani "hukuk devleti"dir.Carl Friedrich'in Sinirli Devlet'i okunurken bu yapitin 1974 yilinda yayimlandigi unutulmamalidir. Yazar bu kitabini 1990'larda yazsa idi, kuskusuz komünizme ve Sovyetler Birligi'ne bu denli genis bir yer vermezdi veya verse bile bu farkli bir açidan olurdu. Isin aslinda su an Sovyetler Birligi de yok. Hatta bazi yazarlar bunu "tarihin sonu" olarak nitelemektedirler. Ama "tarihin sonu" Friedrich'in savundugu liberal görüs ve bunun sonunda ortaya çikan anayasal devletin “Soguk Savas”i kazanmasiyla gerçeklesmistir.
Iyice kavranmasi gereken ve Friedrich'in de anlatmak istedigi "anayasa" sözcügünün biri hukuksal öbürü de siyasal olmak üzere iki anlaminin oldugudur. Yani anayasa sadece bir devletin hukuksal statüsü olmayip, devlet içinde iktidari ve toplum içinde de devlet iktidarini sinirlayan bir belgedir. Bir baska deyisle, anayasal devleti anayasali devletten ayirmak gerekir. Her devletin anayasasi vardir; ama her devlet anayasal bir devlet olmayabilir. Gerçeklesmesi zor olan anayasal devlettir. Ayrica, anayasal devleti gerçeklestirmek sadece bir anayasaya sahip olmakla mümkün olmayabilir. Hatta hiç anayasasi olmamasina ragmen (yazili anayasasi yok demek istiyorum) Ingiltere kuskusuz anayasal bir devlettir. Yine azgelismis ülkelerin hemen hepsinin anayasasi olmasina karsin çogu anayasal devlet degildir.Anayasacilik konusunda söylemek istedigim bir sey de bu olgunun Bati'da ortaya çikmis oldugudur. Dogulu toplumlarda anayasacilik yani devletin iktidarini sinirlayan, kisi haklarini güvenceye alan bir belge olarak anayasanin anlasilmasi Bati'nin etkisiyle olmustur. 1789 Fransiz Insan ve Vatandas Haklari Bildirisi'nin 16. maddesindeki, "insan haklarinin saglanmadigi ve kuvvetler ayriliginin belirlenmedigi toplumlar asla anayasaya sahip degildirler" ilkesi anayasaciligin ne oldugunu açiklikla belirtmektedir. Iste bu anlamda anayasacilik Bati'da çikmis bir kavramdir. Ancak surasi önemle ve israrla vurgulanmalidir ki, anayasacilik veya insan haklari Bati'dan kaynaklandi diye diger ülkelerde bunlar geçerli olamaz veya olmamalidir sonucuna varilamaz. Çagimizda uygar olmanin kosulu anayasal devlet olmaktir.Devlet iktidari kurumsallastiginda, hukuksal bir çerçeveye alindiginda ve bu yolla sinirlandiginda anayasal devlet söz konusudur. Bundan böyle devlet iktidarini kullananlar emretme yetkilerini anayasadan alirlar ve kendi koymus olduklari kurallara bagli olurlar. Anayasa yasalarin ve yönetsel düzenleyici islemlerin yapilmasina iliskin temel kurallari içerir. Anayasanin öngördügü biçimde yapilan bu hukuksal islemler herkesi baglar. Böyle bir devlet keyfi bir biçimde yönetilmeyen bir devlet yani "hukuk devleti"dir.Carl Friedrich'in Sinirli Devlet'i okunurken bu yapitin 1974 yilinda yayimlandigi unutulmamalidir. Yazar bu kitabini 1990'larda yazsa idi, kuskusuz komünizme ve Sovyetler Birligi'ne bu denli genis bir yer vermezdi veya verse bile bu farkli bir açidan olurdu. Isin aslinda su an Sovyetler Birligi de yok. Hatta bazi yazarlar bunu "tarihin sonu" olarak nitelemektedirler. Ama "tarihin sonu" Friedrich'in savundugu liberal görüs ve bunun sonunda ortaya çikan anayasal devletin “Soguk Savas”i kazanmasiyla gerçeklesmistir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.