9786054787234
428337
https://www.tdedkitap.com/simgesel-dusuncenin-dogusu
Simgesel Düşüncenin Doğuşu
25.93
Pek çok canli türü iletisim kurar ama sadece insanlar bir dile sahip; yalnizca insanlar simgeler araciligiyla iletisim kuruyor. Dolayisiyla simgelerle düsünmek insana özgü bir nitelik. Her ne kadar ilk-insanlar “düsünebilse”, hatta yaratici olsalar da, iletisim amaçli mecaz yapma, simgeler gelistirme ya da sanatsal yaraticilik becerilerinden yoksunlardi. Ayrica üzerine kafa yorulacak ya da baskalariyla paylasilacak mistik fikirlere de sahip degillerdi. Yalnizca avci-toplayicilar zengin ve karmasik bir dil konusabiliyorlardi. Alan Barnard'a göre, insan olmanin anlami, demir, buhar, elektronik çaglarindaki toplumsal yasam kadar avci-toplayicilarin toplumsal yasaminda da saklidir. Avlanmak, meyve ve bitki toplamak türümüzün “dogal” geçim yollaridir ve simgesel düsüncenin dogusunda da mevcuttular. Insanlik durumu, baska insan toplumu türlerine kiyasla en berrak haliyle avci-toplumlarda görülmektedir. Simgesel Düsüncenin Dogusu, avci-toplayici düsünce biçiminin kökenine ve simge marifetiyle dogayla, dünya ruhuyla ve insanlarla iletisimin baslangicina göz atmaya çalisiyor.Simgesel düsünce bir kez vücut bulunca dili, ritüeli, müzigi, sanati, inanci etkiler ve ardindan daha tesekküllü bir dil gelisir. Bu kültürel biçimlerden de nihayetinde, mitolojik düsünce için gerekli olan dilsel karmasiklik filizlenir, yani mit araciligiyla simgesel düsüncenin gitgide daha kapsamli permütasyonlari ortaya çikar. Mitolojik düsünce, giderek daha karmasiklasan bir dil gerektirir, ardindan bu da giderek karmasiklasan mitolojik ve simgesel bir düsünme biçimi dogurur.Alan Barnard bu çalismasinda ilgisini, dilsel karmasiklik ile kültürel karmasiklik iliskisine ve sosyal antropolojinin görkemli sorularindan birisi olan simgesel düsünmenin kökenlerine yöneltiyor; insanlarin simgelerle düsündügü tahminen son 130.000 yilin kisa bir tarihçesini ortaya koymaya çalisiyor.
Pek çok canli türü iletisim kurar ama sadece insanlar bir dile sahip; yalnizca insanlar simgeler araciligiyla iletisim kuruyor. Dolayisiyla simgelerle düsünmek insana özgü bir nitelik. Her ne kadar ilk-insanlar “düsünebilse”, hatta yaratici olsalar da, iletisim amaçli mecaz yapma, simgeler gelistirme ya da sanatsal yaraticilik becerilerinden yoksunlardi. Ayrica üzerine kafa yorulacak ya da baskalariyla paylasilacak mistik fikirlere de sahip degillerdi. Yalnizca avci-toplayicilar zengin ve karmasik bir dil konusabiliyorlardi. Alan Barnard'a göre, insan olmanin anlami, demir, buhar, elektronik çaglarindaki toplumsal yasam kadar avci-toplayicilarin toplumsal yasaminda da saklidir. Avlanmak, meyve ve bitki toplamak türümüzün “dogal” geçim yollaridir ve simgesel düsüncenin dogusunda da mevcuttular. Insanlik durumu, baska insan toplumu türlerine kiyasla en berrak haliyle avci-toplumlarda görülmektedir. Simgesel Düsüncenin Dogusu, avci-toplayici düsünce biçiminin kökenine ve simge marifetiyle dogayla, dünya ruhuyla ve insanlarla iletisimin baslangicina göz atmaya çalisiyor.Simgesel düsünce bir kez vücut bulunca dili, ritüeli, müzigi, sanati, inanci etkiler ve ardindan daha tesekküllü bir dil gelisir. Bu kültürel biçimlerden de nihayetinde, mitolojik düsünce için gerekli olan dilsel karmasiklik filizlenir, yani mit araciligiyla simgesel düsüncenin gitgide daha kapsamli permütasyonlari ortaya çikar. Mitolojik düsünce, giderek daha karmasiklasan bir dil gerektirir, ardindan bu da giderek karmasiklasan mitolojik ve simgesel bir düsünme biçimi dogurur.Alan Barnard bu çalismasinda ilgisini, dilsel karmasiklik ile kültürel karmasiklik iliskisine ve sosyal antropolojinin görkemli sorularindan birisi olan simgesel düsünmenin kökenlerine yöneltiyor; insanlarin simgelerle düsündügü tahminen son 130.000 yilin kisa bir tarihçesini ortaya koymaya çalisiyor.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.