9786051558981
383545
https://www.tdedkitap.com/sibir-hanligi-kronikleri-3-remezov-kronigi
Sibir Hanlığı Kronikleri 3 - Remezov Kroniği
128.00
Asırlar boyunca akan, ömrü boylarından uzun iki büyük nehir… Bir tarafta İrtiş, bir tarafta Tobol… Hırçın hırçın akarlarken tam kavuştukları yerde sakin, kumdan bir adacık… Adacığın üstünde, bu iki nehirden zuhur eden iki vahşi hayvan boğuşuyor. İrtiş Nehri'nden çıkan hayvan beyaz, gür yeleli ve iri yapılı bir kurda benziyor. Tobol Nehri'nden çıkan ise siyah renkli, ufak bir tazıyı andırıyor. Bu ufak hayvan iri hayvanı naçar bırakıp alt ediyor; ardından suya dönüyor. Fakat iri hayvan diğer hayvan sudayken yeniden hayat buluyor; o da diğeri gibi yine suya dalıyor.
İşte Küçüm Han hayal mi gerçek mi olduğu anlaşılmayan bu enfes sahneyi seyrediyordu uzun zamandır. Bir kısır döngü hâlinde tekrarlanan bu olaya anlam veremiyor; etrafındaki kâhinlere bunun anlamını soruyordu. Nihayet kâhinlerden biri Küçüm'e şöyle dedi: “İri olan hayvan senin büyük, dört başı mamur hanlığın; küçük olansa kendi üstlerine bile kafa tutmuş, eli kanlı bir Rus savaşçısı. Bu savaşçı seni öldürmeye geliyor. Bu topraklara gelecek; senin halkını esir alacak ve bütün şehirlerini zapt edecek. Bu kişi çok kısa bir süre içinde ortaya çıkacak.”
Küçüm Han bu haberle sonradan kim olduğunu öğreneceği Yermak'ın geleceğini, ona yenik düşeceğini anlamıştı. Tanrı ta en başından Yermak'ın yanında olduğunu haber veriyordu. Küçüm, mağlubiyet ile galibiyetin bu iki hayvanın azı dişleri arasında olduğunu anlayana kadar bekledi. Gün doğdu, gün battı… Gün doğdu, gün battı… Nihayet Yermak, bütün askerleriyle nehirleri, engin çayırları geçmiş ve Küçüm'ün henüz üzerinde neler yaşanacağını hayal dahi edemeyeceği talihsiz topraklara ulaşmıştı. Beyaz şafak kanlanmış; kara yağız atlar kara bir bulut gibi Küçüm'ün üstüne çökmüştü. Dünyanın en soğuk topraklarını İslam'la ısıtan bu yüce asker, sonsuzluğa uçacak ve yerini buz gibi soğuk bir imparatorluğa, Ruslara bırakacaktı.
Sükûneti bozulan iki büyük nehir: İrtiş ve Tobol… Tarihin bu en kanlı savaşlarından birinde akan kanın kendi sularına karışacağını nereden bilebilirdi ve bu yükü asırlar boyu taşıyabileceğini…
Suyun hafızası vardı; unutmayacaktı.
… Su bulandı ve bir daha hiç durulmadı…
Tercüme ve Notlandırma:
Fatih Ünal
Murat Özkan
Mesut Karakulak
Zafer Sever
Harun Arslantürk
İşte Küçüm Han hayal mi gerçek mi olduğu anlaşılmayan bu enfes sahneyi seyrediyordu uzun zamandır. Bir kısır döngü hâlinde tekrarlanan bu olaya anlam veremiyor; etrafındaki kâhinlere bunun anlamını soruyordu. Nihayet kâhinlerden biri Küçüm'e şöyle dedi: “İri olan hayvan senin büyük, dört başı mamur hanlığın; küçük olansa kendi üstlerine bile kafa tutmuş, eli kanlı bir Rus savaşçısı. Bu savaşçı seni öldürmeye geliyor. Bu topraklara gelecek; senin halkını esir alacak ve bütün şehirlerini zapt edecek. Bu kişi çok kısa bir süre içinde ortaya çıkacak.”
Küçüm Han bu haberle sonradan kim olduğunu öğreneceği Yermak'ın geleceğini, ona yenik düşeceğini anlamıştı. Tanrı ta en başından Yermak'ın yanında olduğunu haber veriyordu. Küçüm, mağlubiyet ile galibiyetin bu iki hayvanın azı dişleri arasında olduğunu anlayana kadar bekledi. Gün doğdu, gün battı… Gün doğdu, gün battı… Nihayet Yermak, bütün askerleriyle nehirleri, engin çayırları geçmiş ve Küçüm'ün henüz üzerinde neler yaşanacağını hayal dahi edemeyeceği talihsiz topraklara ulaşmıştı. Beyaz şafak kanlanmış; kara yağız atlar kara bir bulut gibi Küçüm'ün üstüne çökmüştü. Dünyanın en soğuk topraklarını İslam'la ısıtan bu yüce asker, sonsuzluğa uçacak ve yerini buz gibi soğuk bir imparatorluğa, Ruslara bırakacaktı.
Sükûneti bozulan iki büyük nehir: İrtiş ve Tobol… Tarihin bu en kanlı savaşlarından birinde akan kanın kendi sularına karışacağını nereden bilebilirdi ve bu yükü asırlar boyu taşıyabileceğini…
Suyun hafızası vardı; unutmayacaktı.
… Su bulandı ve bir daha hiç durulmadı…
Tercüme ve Notlandırma:
Fatih Ünal
Murat Özkan
Mesut Karakulak
Zafer Sever
Harun Arslantürk
Asırlar boyunca akan, ömrü boylarından uzun iki büyük nehir… Bir tarafta İrtiş, bir tarafta Tobol… Hırçın hırçın akarlarken tam kavuştukları yerde sakin, kumdan bir adacık… Adacığın üstünde, bu iki nehirden zuhur eden iki vahşi hayvan boğuşuyor. İrtiş Nehri'nden çıkan hayvan beyaz, gür yeleli ve iri yapılı bir kurda benziyor. Tobol Nehri'nden çıkan ise siyah renkli, ufak bir tazıyı andırıyor. Bu ufak hayvan iri hayvanı naçar bırakıp alt ediyor; ardından suya dönüyor. Fakat iri hayvan diğer hayvan sudayken yeniden hayat buluyor; o da diğeri gibi yine suya dalıyor.
İşte Küçüm Han hayal mi gerçek mi olduğu anlaşılmayan bu enfes sahneyi seyrediyordu uzun zamandır. Bir kısır döngü hâlinde tekrarlanan bu olaya anlam veremiyor; etrafındaki kâhinlere bunun anlamını soruyordu. Nihayet kâhinlerden biri Küçüm'e şöyle dedi: “İri olan hayvan senin büyük, dört başı mamur hanlığın; küçük olansa kendi üstlerine bile kafa tutmuş, eli kanlı bir Rus savaşçısı. Bu savaşçı seni öldürmeye geliyor. Bu topraklara gelecek; senin halkını esir alacak ve bütün şehirlerini zapt edecek. Bu kişi çok kısa bir süre içinde ortaya çıkacak.”
Küçüm Han bu haberle sonradan kim olduğunu öğreneceği Yermak'ın geleceğini, ona yenik düşeceğini anlamıştı. Tanrı ta en başından Yermak'ın yanında olduğunu haber veriyordu. Küçüm, mağlubiyet ile galibiyetin bu iki hayvanın azı dişleri arasında olduğunu anlayana kadar bekledi. Gün doğdu, gün battı… Gün doğdu, gün battı… Nihayet Yermak, bütün askerleriyle nehirleri, engin çayırları geçmiş ve Küçüm'ün henüz üzerinde neler yaşanacağını hayal dahi edemeyeceği talihsiz topraklara ulaşmıştı. Beyaz şafak kanlanmış; kara yağız atlar kara bir bulut gibi Küçüm'ün üstüne çökmüştü. Dünyanın en soğuk topraklarını İslam'la ısıtan bu yüce asker, sonsuzluğa uçacak ve yerini buz gibi soğuk bir imparatorluğa, Ruslara bırakacaktı.
Sükûneti bozulan iki büyük nehir: İrtiş ve Tobol… Tarihin bu en kanlı savaşlarından birinde akan kanın kendi sularına karışacağını nereden bilebilirdi ve bu yükü asırlar boyu taşıyabileceğini…
Suyun hafızası vardı; unutmayacaktı.
… Su bulandı ve bir daha hiç durulmadı…
Tercüme ve Notlandırma:
Fatih Ünal
Murat Özkan
Mesut Karakulak
Zafer Sever
Harun Arslantürk
İşte Küçüm Han hayal mi gerçek mi olduğu anlaşılmayan bu enfes sahneyi seyrediyordu uzun zamandır. Bir kısır döngü hâlinde tekrarlanan bu olaya anlam veremiyor; etrafındaki kâhinlere bunun anlamını soruyordu. Nihayet kâhinlerden biri Küçüm'e şöyle dedi: “İri olan hayvan senin büyük, dört başı mamur hanlığın; küçük olansa kendi üstlerine bile kafa tutmuş, eli kanlı bir Rus savaşçısı. Bu savaşçı seni öldürmeye geliyor. Bu topraklara gelecek; senin halkını esir alacak ve bütün şehirlerini zapt edecek. Bu kişi çok kısa bir süre içinde ortaya çıkacak.”
Küçüm Han bu haberle sonradan kim olduğunu öğreneceği Yermak'ın geleceğini, ona yenik düşeceğini anlamıştı. Tanrı ta en başından Yermak'ın yanında olduğunu haber veriyordu. Küçüm, mağlubiyet ile galibiyetin bu iki hayvanın azı dişleri arasında olduğunu anlayana kadar bekledi. Gün doğdu, gün battı… Gün doğdu, gün battı… Nihayet Yermak, bütün askerleriyle nehirleri, engin çayırları geçmiş ve Küçüm'ün henüz üzerinde neler yaşanacağını hayal dahi edemeyeceği talihsiz topraklara ulaşmıştı. Beyaz şafak kanlanmış; kara yağız atlar kara bir bulut gibi Küçüm'ün üstüne çökmüştü. Dünyanın en soğuk topraklarını İslam'la ısıtan bu yüce asker, sonsuzluğa uçacak ve yerini buz gibi soğuk bir imparatorluğa, Ruslara bırakacaktı.
Sükûneti bozulan iki büyük nehir: İrtiş ve Tobol… Tarihin bu en kanlı savaşlarından birinde akan kanın kendi sularına karışacağını nereden bilebilirdi ve bu yükü asırlar boyu taşıyabileceğini…
Suyun hafızası vardı; unutmayacaktı.
… Su bulandı ve bir daha hiç durulmadı…
Tercüme ve Notlandırma:
Fatih Ünal
Murat Özkan
Mesut Karakulak
Zafer Sever
Harun Arslantürk
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.