9786058447417
519124
https://www.tdedkitap.com/seyh-said-ve-isyani-1
Şeyh Said ve İsyanı
11.11
Seyh Sait ve Isyani yeni kusak tarafindan yeterince bilinmiyor. Kürt siyasetinin ayrilikçilik talepleri ve “Seriat isteriz!” sesleri artik açikça ve yüksek sesle söylenir oldu.
Bu iki unsur, 1925'teki “Seyh Sait ve Isyani”nin da dogasini olusturur. Aradaki tek temel fark: 1925'te genç Cumhuriyet “devrimler mi, demokrasi mi?” ikilemi karsisindaydi ve devrimlerin yapilmasi, demokrasinin ertelenmesi tercihinin hayat bulmasina yol açiyordu. Bugün ise ihtiyacimiz olan sey “ülke bütünlügü ile devrimlerin demokrasi içinde korunmasi”dir.
Seyh Sait ve Isyanihem büyük bir emegin hem de büyük bir talihin eseridir. Ayaklanma bölgesi, bütün özellikleri saptanarak adim adim dolasildi. Olayi yasamis olanlar bulundu, konusturuldu. Talih ise suradaydi: Istanbul'daki “kilit adam”, polis müdürü Ekrem Bey -sonradan Korgeneral Ekrem Baydar- esimin çok yakin bir arkadasinin dayisiydi. Mezara götürmeye kararli bulundugu gerçekleri anlatmak için ikna oldu. Macerasini tipki bir James Bond filmi gibi, bazen gülerek okuyacaginiz “Mr. Templen” o sirada hayattaydi; hikâyeyi onun agzindan dinlemek firsati dogdu. Baska birçok ayrinti, zamanin “eski Türkçe” gazetelerinden alinmistir. Yanimda, “eski Türkçe” bilen bir yardimcimla bunlari seçmek ve derlemek için Milli Kütüphane'de aylarca vakit geçirdik.
Düsündürücü, ibret verici, ve bir o kadar da kolay okunan elinizdeki kitap iste böyle dünyaya geldi.
Dikkati çeken bir nokta, çok partili hayata geçtigimiz 1946 senesinden uzun yillar sonra Seyh Sait'in elinde bayrak olmus koyu taassup ve irticanin sesini, hem de fütursuzlukla Türkiye'de yükseltebilme imkanina sahip görünmesidir. Bundan dolayidir ki, Cumhuriyet'in bu önemli isaret tasinin, Seyh Sait ve Isyani'nin bütün yönleriyle bilinmesinin, belki bugün her zamankinden de fazla bir gereklilik, hatta zorunluluk olduguna inaniyorum.
Metin Toker
Bu iki unsur, 1925'teki “Seyh Sait ve Isyani”nin da dogasini olusturur. Aradaki tek temel fark: 1925'te genç Cumhuriyet “devrimler mi, demokrasi mi?” ikilemi karsisindaydi ve devrimlerin yapilmasi, demokrasinin ertelenmesi tercihinin hayat bulmasina yol açiyordu. Bugün ise ihtiyacimiz olan sey “ülke bütünlügü ile devrimlerin demokrasi içinde korunmasi”dir.
Seyh Sait ve Isyanihem büyük bir emegin hem de büyük bir talihin eseridir. Ayaklanma bölgesi, bütün özellikleri saptanarak adim adim dolasildi. Olayi yasamis olanlar bulundu, konusturuldu. Talih ise suradaydi: Istanbul'daki “kilit adam”, polis müdürü Ekrem Bey -sonradan Korgeneral Ekrem Baydar- esimin çok yakin bir arkadasinin dayisiydi. Mezara götürmeye kararli bulundugu gerçekleri anlatmak için ikna oldu. Macerasini tipki bir James Bond filmi gibi, bazen gülerek okuyacaginiz “Mr. Templen” o sirada hayattaydi; hikâyeyi onun agzindan dinlemek firsati dogdu. Baska birçok ayrinti, zamanin “eski Türkçe” gazetelerinden alinmistir. Yanimda, “eski Türkçe” bilen bir yardimcimla bunlari seçmek ve derlemek için Milli Kütüphane'de aylarca vakit geçirdik.
Düsündürücü, ibret verici, ve bir o kadar da kolay okunan elinizdeki kitap iste böyle dünyaya geldi.
Dikkati çeken bir nokta, çok partili hayata geçtigimiz 1946 senesinden uzun yillar sonra Seyh Sait'in elinde bayrak olmus koyu taassup ve irticanin sesini, hem de fütursuzlukla Türkiye'de yükseltebilme imkanina sahip görünmesidir. Bundan dolayidir ki, Cumhuriyet'in bu önemli isaret tasinin, Seyh Sait ve Isyani'nin bütün yönleriyle bilinmesinin, belki bugün her zamankinden de fazla bir gereklilik, hatta zorunluluk olduguna inaniyorum.
Metin Toker
Seyh Sait ve Isyani yeni kusak tarafindan yeterince bilinmiyor. Kürt siyasetinin ayrilikçilik talepleri ve “Seriat isteriz!” sesleri artik açikça ve yüksek sesle söylenir oldu.
Bu iki unsur, 1925'teki “Seyh Sait ve Isyani”nin da dogasini olusturur. Aradaki tek temel fark: 1925'te genç Cumhuriyet “devrimler mi, demokrasi mi?” ikilemi karsisindaydi ve devrimlerin yapilmasi, demokrasinin ertelenmesi tercihinin hayat bulmasina yol açiyordu. Bugün ise ihtiyacimiz olan sey “ülke bütünlügü ile devrimlerin demokrasi içinde korunmasi”dir.
Seyh Sait ve Isyanihem büyük bir emegin hem de büyük bir talihin eseridir. Ayaklanma bölgesi, bütün özellikleri saptanarak adim adim dolasildi. Olayi yasamis olanlar bulundu, konusturuldu. Talih ise suradaydi: Istanbul'daki “kilit adam”, polis müdürü Ekrem Bey -sonradan Korgeneral Ekrem Baydar- esimin çok yakin bir arkadasinin dayisiydi. Mezara götürmeye kararli bulundugu gerçekleri anlatmak için ikna oldu. Macerasini tipki bir James Bond filmi gibi, bazen gülerek okuyacaginiz “Mr. Templen” o sirada hayattaydi; hikâyeyi onun agzindan dinlemek firsati dogdu. Baska birçok ayrinti, zamanin “eski Türkçe” gazetelerinden alinmistir. Yanimda, “eski Türkçe” bilen bir yardimcimla bunlari seçmek ve derlemek için Milli Kütüphane'de aylarca vakit geçirdik.
Düsündürücü, ibret verici, ve bir o kadar da kolay okunan elinizdeki kitap iste böyle dünyaya geldi.
Dikkati çeken bir nokta, çok partili hayata geçtigimiz 1946 senesinden uzun yillar sonra Seyh Sait'in elinde bayrak olmus koyu taassup ve irticanin sesini, hem de fütursuzlukla Türkiye'de yükseltebilme imkanina sahip görünmesidir. Bundan dolayidir ki, Cumhuriyet'in bu önemli isaret tasinin, Seyh Sait ve Isyani'nin bütün yönleriyle bilinmesinin, belki bugün her zamankinden de fazla bir gereklilik, hatta zorunluluk olduguna inaniyorum.
Metin Toker
Bu iki unsur, 1925'teki “Seyh Sait ve Isyani”nin da dogasini olusturur. Aradaki tek temel fark: 1925'te genç Cumhuriyet “devrimler mi, demokrasi mi?” ikilemi karsisindaydi ve devrimlerin yapilmasi, demokrasinin ertelenmesi tercihinin hayat bulmasina yol açiyordu. Bugün ise ihtiyacimiz olan sey “ülke bütünlügü ile devrimlerin demokrasi içinde korunmasi”dir.
Seyh Sait ve Isyanihem büyük bir emegin hem de büyük bir talihin eseridir. Ayaklanma bölgesi, bütün özellikleri saptanarak adim adim dolasildi. Olayi yasamis olanlar bulundu, konusturuldu. Talih ise suradaydi: Istanbul'daki “kilit adam”, polis müdürü Ekrem Bey -sonradan Korgeneral Ekrem Baydar- esimin çok yakin bir arkadasinin dayisiydi. Mezara götürmeye kararli bulundugu gerçekleri anlatmak için ikna oldu. Macerasini tipki bir James Bond filmi gibi, bazen gülerek okuyacaginiz “Mr. Templen” o sirada hayattaydi; hikâyeyi onun agzindan dinlemek firsati dogdu. Baska birçok ayrinti, zamanin “eski Türkçe” gazetelerinden alinmistir. Yanimda, “eski Türkçe” bilen bir yardimcimla bunlari seçmek ve derlemek için Milli Kütüphane'de aylarca vakit geçirdik.
Düsündürücü, ibret verici, ve bir o kadar da kolay okunan elinizdeki kitap iste böyle dünyaya geldi.
Dikkati çeken bir nokta, çok partili hayata geçtigimiz 1946 senesinden uzun yillar sonra Seyh Sait'in elinde bayrak olmus koyu taassup ve irticanin sesini, hem de fütursuzlukla Türkiye'de yükseltebilme imkanina sahip görünmesidir. Bundan dolayidir ki, Cumhuriyet'in bu önemli isaret tasinin, Seyh Sait ve Isyani'nin bütün yönleriyle bilinmesinin, belki bugün her zamankinden de fazla bir gereklilik, hatta zorunluluk olduguna inaniyorum.
Metin Toker
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.