9786057683199
511563
https://www.tdedkitap.com/sen-yazilar-ve-soz-oyunlari-ndan
Şen Yazılar ve Söz Oyunları’ndan
216.00
Bu kitap İbrahim Alâeddin Gövsa'nın iki kitabından seçme yazıları bir araya getiriyor. İlki Şen Yazılar. 1926 yılında Osmanlı Türkçesi ile yayımlanan bu eser yazarın Akbaba ve Zümrüdüanka ismindeki mizah gazetelerindeki başyazıları ile Kıvılcım imzasıyla kaleme aldığı, kendi tabiriyle hikâyeciklerden meydan gelmekte. Yazara göre bu eserdeki şakalar, konusunu günlük vakalardan, hikâyeler ise kısmen kendi gözlemlerinden, kısmen de değiştirerek ya da adapte ederek yabancı eserlerden alınmıştır.
İbrahim Alâeddin, mizahı, hafiflik ve şaklabanlık sayanları ekşi yüzlü “ham ruhlu” kişiler olarak vasfediyor. Ona göre mizah “ince olduğu kadar hürmete şayan bir iştir. Çünkü tebessüm konuşmaktan üstündür. Elverir ki ölçülü ve edebî olsun. Ben bu mahiyeti muhafaza ettiğime inanıyorum. Şayet istemeyerek tecavüz ettiğim noktalar varsa biraz da mevzuya ait ve tâbi' olan bu kusurun affını okurlarımdan beklerim."
Bazıları toplumsal eleştiri, bazıları da kişilerin zaafları hakkında hiciv ve ironisi yüksek bu kısa hikâyeler, ahlâki bir eleştiriyi de ortaya koyuyorlar. Yazar edebiyattan taviz vermeden, söz israfına düşmeden maharetle kısa kısa öyküler anlatıyor, bir anlatım kıvraklığı ve dil zevki ortaya koyuyor. Mizahın gücüne inanıyor. Ona göre "Tebessüm ruhu bütün çıplaklığıyla meydana koyduğu için mizah, mahiyetleri ve hakikatleri açıyor ve insanları en zayıf yerlerinden yakalıyor." Yani o istiyor ki kaleminin kıvraklığı ve sihirli gücüyle kaleme aldığı mizahi hikâyeler bizleri tebessüm ettirsin ve kendimizle yüzleştirsin. Bize kendimizin ve etrafımızın künhünü, içyüzünü açsın, yakalandığımız yerlerde de zayıflıklarımızla karşılaşalım. Karşılaşalım ki yüzleşebilelim. Çünkü "Edebî mizah, ne sırıtkanlara, ne somurtkanlara değil, belki tebessümün kıymetini bilen iz'an erbabına hitap eder."
İkinci kitap Söz Oyunları'ndan başlığını taşıyor. Nasıl ki Şen Yazılar esprili, mizahi hikâyelerden meydan geliyorsa Söz Oyunları'ndaki yazılar da yine esprili ve mizahi denemelerden meydana gelmekte.
Zekânın maharetini, anlayışın ve kavrama gücünün süratini ya da çevikliğini gösteren şeylerden biri espri yapma, latife, nükte ya da mizah olarak adlandırabileceğimiz sözlerin bir olay ya da durumdan hareketle ifade edilmesidir. Bazen mizahın bütün özelliklerini taşıyan kısa bir cümle uzun uzun anlatımların beceremeyeceği aydınlanışı ve kavrayışı bize sunar. İbrahim Alâeddin'in bu kitabı meydana getiren anlatıları, hikâyeleri ve denemeleri bunun güzel birer örneği.
İbrahim Alâeddin, mizahı, hafiflik ve şaklabanlık sayanları ekşi yüzlü “ham ruhlu” kişiler olarak vasfediyor. Ona göre mizah “ince olduğu kadar hürmete şayan bir iştir. Çünkü tebessüm konuşmaktan üstündür. Elverir ki ölçülü ve edebî olsun. Ben bu mahiyeti muhafaza ettiğime inanıyorum. Şayet istemeyerek tecavüz ettiğim noktalar varsa biraz da mevzuya ait ve tâbi' olan bu kusurun affını okurlarımdan beklerim."
Bazıları toplumsal eleştiri, bazıları da kişilerin zaafları hakkında hiciv ve ironisi yüksek bu kısa hikâyeler, ahlâki bir eleştiriyi de ortaya koyuyorlar. Yazar edebiyattan taviz vermeden, söz israfına düşmeden maharetle kısa kısa öyküler anlatıyor, bir anlatım kıvraklığı ve dil zevki ortaya koyuyor. Mizahın gücüne inanıyor. Ona göre "Tebessüm ruhu bütün çıplaklığıyla meydana koyduğu için mizah, mahiyetleri ve hakikatleri açıyor ve insanları en zayıf yerlerinden yakalıyor." Yani o istiyor ki kaleminin kıvraklığı ve sihirli gücüyle kaleme aldığı mizahi hikâyeler bizleri tebessüm ettirsin ve kendimizle yüzleştirsin. Bize kendimizin ve etrafımızın künhünü, içyüzünü açsın, yakalandığımız yerlerde de zayıflıklarımızla karşılaşalım. Karşılaşalım ki yüzleşebilelim. Çünkü "Edebî mizah, ne sırıtkanlara, ne somurtkanlara değil, belki tebessümün kıymetini bilen iz'an erbabına hitap eder."
İkinci kitap Söz Oyunları'ndan başlığını taşıyor. Nasıl ki Şen Yazılar esprili, mizahi hikâyelerden meydan geliyorsa Söz Oyunları'ndaki yazılar da yine esprili ve mizahi denemelerden meydana gelmekte.
Zekânın maharetini, anlayışın ve kavrama gücünün süratini ya da çevikliğini gösteren şeylerden biri espri yapma, latife, nükte ya da mizah olarak adlandırabileceğimiz sözlerin bir olay ya da durumdan hareketle ifade edilmesidir. Bazen mizahın bütün özelliklerini taşıyan kısa bir cümle uzun uzun anlatımların beceremeyeceği aydınlanışı ve kavrayışı bize sunar. İbrahim Alâeddin'in bu kitabı meydana getiren anlatıları, hikâyeleri ve denemeleri bunun güzel birer örneği.
Bu kitap İbrahim Alâeddin Gövsa'nın iki kitabından seçme yazıları bir araya getiriyor. İlki Şen Yazılar. 1926 yılında Osmanlı Türkçesi ile yayımlanan bu eser yazarın Akbaba ve Zümrüdüanka ismindeki mizah gazetelerindeki başyazıları ile Kıvılcım imzasıyla kaleme aldığı, kendi tabiriyle hikâyeciklerden meydan gelmekte. Yazara göre bu eserdeki şakalar, konusunu günlük vakalardan, hikâyeler ise kısmen kendi gözlemlerinden, kısmen de değiştirerek ya da adapte ederek yabancı eserlerden alınmıştır.
İbrahim Alâeddin, mizahı, hafiflik ve şaklabanlık sayanları ekşi yüzlü “ham ruhlu” kişiler olarak vasfediyor. Ona göre mizah “ince olduğu kadar hürmete şayan bir iştir. Çünkü tebessüm konuşmaktan üstündür. Elverir ki ölçülü ve edebî olsun. Ben bu mahiyeti muhafaza ettiğime inanıyorum. Şayet istemeyerek tecavüz ettiğim noktalar varsa biraz da mevzuya ait ve tâbi' olan bu kusurun affını okurlarımdan beklerim."
Bazıları toplumsal eleştiri, bazıları da kişilerin zaafları hakkında hiciv ve ironisi yüksek bu kısa hikâyeler, ahlâki bir eleştiriyi de ortaya koyuyorlar. Yazar edebiyattan taviz vermeden, söz israfına düşmeden maharetle kısa kısa öyküler anlatıyor, bir anlatım kıvraklığı ve dil zevki ortaya koyuyor. Mizahın gücüne inanıyor. Ona göre "Tebessüm ruhu bütün çıplaklığıyla meydana koyduğu için mizah, mahiyetleri ve hakikatleri açıyor ve insanları en zayıf yerlerinden yakalıyor." Yani o istiyor ki kaleminin kıvraklığı ve sihirli gücüyle kaleme aldığı mizahi hikâyeler bizleri tebessüm ettirsin ve kendimizle yüzleştirsin. Bize kendimizin ve etrafımızın künhünü, içyüzünü açsın, yakalandığımız yerlerde de zayıflıklarımızla karşılaşalım. Karşılaşalım ki yüzleşebilelim. Çünkü "Edebî mizah, ne sırıtkanlara, ne somurtkanlara değil, belki tebessümün kıymetini bilen iz'an erbabına hitap eder."
İkinci kitap Söz Oyunları'ndan başlığını taşıyor. Nasıl ki Şen Yazılar esprili, mizahi hikâyelerden meydan geliyorsa Söz Oyunları'ndaki yazılar da yine esprili ve mizahi denemelerden meydana gelmekte.
Zekânın maharetini, anlayışın ve kavrama gücünün süratini ya da çevikliğini gösteren şeylerden biri espri yapma, latife, nükte ya da mizah olarak adlandırabileceğimiz sözlerin bir olay ya da durumdan hareketle ifade edilmesidir. Bazen mizahın bütün özelliklerini taşıyan kısa bir cümle uzun uzun anlatımların beceremeyeceği aydınlanışı ve kavrayışı bize sunar. İbrahim Alâeddin'in bu kitabı meydana getiren anlatıları, hikâyeleri ve denemeleri bunun güzel birer örneği.
İbrahim Alâeddin, mizahı, hafiflik ve şaklabanlık sayanları ekşi yüzlü “ham ruhlu” kişiler olarak vasfediyor. Ona göre mizah “ince olduğu kadar hürmete şayan bir iştir. Çünkü tebessüm konuşmaktan üstündür. Elverir ki ölçülü ve edebî olsun. Ben bu mahiyeti muhafaza ettiğime inanıyorum. Şayet istemeyerek tecavüz ettiğim noktalar varsa biraz da mevzuya ait ve tâbi' olan bu kusurun affını okurlarımdan beklerim."
Bazıları toplumsal eleştiri, bazıları da kişilerin zaafları hakkında hiciv ve ironisi yüksek bu kısa hikâyeler, ahlâki bir eleştiriyi de ortaya koyuyorlar. Yazar edebiyattan taviz vermeden, söz israfına düşmeden maharetle kısa kısa öyküler anlatıyor, bir anlatım kıvraklığı ve dil zevki ortaya koyuyor. Mizahın gücüne inanıyor. Ona göre "Tebessüm ruhu bütün çıplaklığıyla meydana koyduğu için mizah, mahiyetleri ve hakikatleri açıyor ve insanları en zayıf yerlerinden yakalıyor." Yani o istiyor ki kaleminin kıvraklığı ve sihirli gücüyle kaleme aldığı mizahi hikâyeler bizleri tebessüm ettirsin ve kendimizle yüzleştirsin. Bize kendimizin ve etrafımızın künhünü, içyüzünü açsın, yakalandığımız yerlerde de zayıflıklarımızla karşılaşalım. Karşılaşalım ki yüzleşebilelim. Çünkü "Edebî mizah, ne sırıtkanlara, ne somurtkanlara değil, belki tebessümün kıymetini bilen iz'an erbabına hitap eder."
İkinci kitap Söz Oyunları'ndan başlığını taşıyor. Nasıl ki Şen Yazılar esprili, mizahi hikâyelerden meydan geliyorsa Söz Oyunları'ndaki yazılar da yine esprili ve mizahi denemelerden meydana gelmekte.
Zekânın maharetini, anlayışın ve kavrama gücünün süratini ya da çevikliğini gösteren şeylerden biri espri yapma, latife, nükte ya da mizah olarak adlandırabileceğimiz sözlerin bir olay ya da durumdan hareketle ifade edilmesidir. Bazen mizahın bütün özelliklerini taşıyan kısa bir cümle uzun uzun anlatımların beceremeyeceği aydınlanışı ve kavrayışı bize sunar. İbrahim Alâeddin'in bu kitabı meydana getiren anlatıları, hikâyeleri ve denemeleri bunun güzel birer örneği.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.