9786257608145
551635
https://www.tdedkitap.com/ruh-isiltilari-feyzu-s-sunuh
Ruh Işıltıları - Feyzü’s-Sünuh
160.00
Bu eser, Abdurrahman Câmî'nin (ö. 898/1492) Divan'ında yer alan Cilâü'r-rûh adlı kasidenin, sabık Erzurum Müftüsü Lütfullah Vehbi Efendi (ö. 1329/1912'den sonra) tarafından yapılan Türkçe şerhidir. Lütfullah Vehbi Efendi eseri şerhetme sebebini şöyle ifade etmektedir: “Abdurrahman Câmî'nin Cilâü'r-rûh (Ruhun Cilâsı) isimli kasidesinin ahlâk ilmine ve sıfatlarına dair pek faydalı inciler, kıymetli mücevherler ihtiva ettiğini görünce, içimdeki arzular beni kolları sıvayıp bunları, olgunluk ve hayrın yöntemlerini, bu davaya gönül vermiş kardeşlerle müzakere etmeye sevk etti. Onlar benden bu kasideyi Türk diline tercüme etmemi istediler ve bunda ısrarcı oldular. Ne var ki onlar yağmursuz buluttan yağmur yağmasını, çöldeki seraptan susuzluklarını gidermesini istediklerinin farkında değillerdi. İçimdeki arzu ve tutku artıp buna bu değerli dostların teklifleri de eklenince, kendisine muhtaç olunan Allah'ın yardımıyla o kasidenin şerhine başladım…”
Câmî de eserine şu cümlelerle başlar:
“Muallim (ahlâk ilmini ve tasavvufu öğreten hoca) kimdir? İlâhî aşktır. Onun okulu, sessizlik köşesi; okuttuğu ders, cehalet; ârif gönlüm de onun ders okuyan öğrencisidir. Gönlüm ihtiyar bir hoca, ben de onun dilinden anlayan bir öğrencisiyim. Teslim olma zamanı onun ser-aşrı, diz üstü oturmak da onun mektebidir. Herkesin elinden üstadlık ve öğrencilik gelmez. Zira her dağ Bedehşan, ondaki her taş parçası da parlak la'l olmaz. Hayalin gözümde, sevgin ise içimde. Bu, Allah'ın, dilediğine verdiği bir fazilettir. Her kamışta şeker olmaz; her alt, üst olmaz. Her gözde nazar, her denizde inci bulunmaz. Bu az bulunur öğretmenin, dilsizlikten başka dili yok. Yazık ki bütün âlemde bu öğretmenin diline vakıf ve aşina bir
kişi bilmiyorum. Câhillikten bir nebze zevk alan bir gönül, akıl kaleminin çizdiği her ilim kitabını unutma suyu ile yıkar ve yazısını siler. Bizim ders arkadaşımız isen, şu sayfaları sil. Çünkü aşk ilmi defterde olmaz...”
Câmî de eserine şu cümlelerle başlar:
“Muallim (ahlâk ilmini ve tasavvufu öğreten hoca) kimdir? İlâhî aşktır. Onun okulu, sessizlik köşesi; okuttuğu ders, cehalet; ârif gönlüm de onun ders okuyan öğrencisidir. Gönlüm ihtiyar bir hoca, ben de onun dilinden anlayan bir öğrencisiyim. Teslim olma zamanı onun ser-aşrı, diz üstü oturmak da onun mektebidir. Herkesin elinden üstadlık ve öğrencilik gelmez. Zira her dağ Bedehşan, ondaki her taş parçası da parlak la'l olmaz. Hayalin gözümde, sevgin ise içimde. Bu, Allah'ın, dilediğine verdiği bir fazilettir. Her kamışta şeker olmaz; her alt, üst olmaz. Her gözde nazar, her denizde inci bulunmaz. Bu az bulunur öğretmenin, dilsizlikten başka dili yok. Yazık ki bütün âlemde bu öğretmenin diline vakıf ve aşina bir
kişi bilmiyorum. Câhillikten bir nebze zevk alan bir gönül, akıl kaleminin çizdiği her ilim kitabını unutma suyu ile yıkar ve yazısını siler. Bizim ders arkadaşımız isen, şu sayfaları sil. Çünkü aşk ilmi defterde olmaz...”
Bu eser, Abdurrahman Câmî'nin (ö. 898/1492) Divan'ında yer alan Cilâü'r-rûh adlı kasidenin, sabık Erzurum Müftüsü Lütfullah Vehbi Efendi (ö. 1329/1912'den sonra) tarafından yapılan Türkçe şerhidir. Lütfullah Vehbi Efendi eseri şerhetme sebebini şöyle ifade etmektedir: “Abdurrahman Câmî'nin Cilâü'r-rûh (Ruhun Cilâsı) isimli kasidesinin ahlâk ilmine ve sıfatlarına dair pek faydalı inciler, kıymetli mücevherler ihtiva ettiğini görünce, içimdeki arzular beni kolları sıvayıp bunları, olgunluk ve hayrın yöntemlerini, bu davaya gönül vermiş kardeşlerle müzakere etmeye sevk etti. Onlar benden bu kasideyi Türk diline tercüme etmemi istediler ve bunda ısrarcı oldular. Ne var ki onlar yağmursuz buluttan yağmur yağmasını, çöldeki seraptan susuzluklarını gidermesini istediklerinin farkında değillerdi. İçimdeki arzu ve tutku artıp buna bu değerli dostların teklifleri de eklenince, kendisine muhtaç olunan Allah'ın yardımıyla o kasidenin şerhine başladım…”
Câmî de eserine şu cümlelerle başlar:
“Muallim (ahlâk ilmini ve tasavvufu öğreten hoca) kimdir? İlâhî aşktır. Onun okulu, sessizlik köşesi; okuttuğu ders, cehalet; ârif gönlüm de onun ders okuyan öğrencisidir. Gönlüm ihtiyar bir hoca, ben de onun dilinden anlayan bir öğrencisiyim. Teslim olma zamanı onun ser-aşrı, diz üstü oturmak da onun mektebidir. Herkesin elinden üstadlık ve öğrencilik gelmez. Zira her dağ Bedehşan, ondaki her taş parçası da parlak la'l olmaz. Hayalin gözümde, sevgin ise içimde. Bu, Allah'ın, dilediğine verdiği bir fazilettir. Her kamışta şeker olmaz; her alt, üst olmaz. Her gözde nazar, her denizde inci bulunmaz. Bu az bulunur öğretmenin, dilsizlikten başka dili yok. Yazık ki bütün âlemde bu öğretmenin diline vakıf ve aşina bir
kişi bilmiyorum. Câhillikten bir nebze zevk alan bir gönül, akıl kaleminin çizdiği her ilim kitabını unutma suyu ile yıkar ve yazısını siler. Bizim ders arkadaşımız isen, şu sayfaları sil. Çünkü aşk ilmi defterde olmaz...”
Câmî de eserine şu cümlelerle başlar:
“Muallim (ahlâk ilmini ve tasavvufu öğreten hoca) kimdir? İlâhî aşktır. Onun okulu, sessizlik köşesi; okuttuğu ders, cehalet; ârif gönlüm de onun ders okuyan öğrencisidir. Gönlüm ihtiyar bir hoca, ben de onun dilinden anlayan bir öğrencisiyim. Teslim olma zamanı onun ser-aşrı, diz üstü oturmak da onun mektebidir. Herkesin elinden üstadlık ve öğrencilik gelmez. Zira her dağ Bedehşan, ondaki her taş parçası da parlak la'l olmaz. Hayalin gözümde, sevgin ise içimde. Bu, Allah'ın, dilediğine verdiği bir fazilettir. Her kamışta şeker olmaz; her alt, üst olmaz. Her gözde nazar, her denizde inci bulunmaz. Bu az bulunur öğretmenin, dilsizlikten başka dili yok. Yazık ki bütün âlemde bu öğretmenin diline vakıf ve aşina bir
kişi bilmiyorum. Câhillikten bir nebze zevk alan bir gönül, akıl kaleminin çizdiği her ilim kitabını unutma suyu ile yıkar ve yazısını siler. Bizim ders arkadaşımız isen, şu sayfaları sil. Çünkü aşk ilmi defterde olmaz...”
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.