9786056995934
447730
https://www.tdedkitap.com/riyakarlik
Riyakarlık
14.40
Lirik bir felsefe metninin önsözü, bir evin girişi gibi olmalıdır; ne yanındaki diğer evlerin kötü görünmesine yol açacak kadar büyüleyici ne de evin odalarının merak edilmesini önleyecek kadar sönük olmalıdır.
Ahlakın eleştirisine giriş olarak nitelendirebileceğimiz bu kitapta, bazı okuyucular yazarın öznel hakikati üzerine avare bir şekilde takılı kalmasına aldanıp öfkelenebilir. Tıpkı Montaigne gibi gereksiz satırlara ilaveten, riyakârlık tapınaklarla sınırlı olsaydı, bu suçlama nesnel olarak da temellendirilebilirdi. Fakat bu metinde konuşan dil daha kapsamlı bir hükümranlığa sahip. O, siyasetteki her kılıktan üçkâğıtçılık ve kurnazca demagojilerden nefret ediyor; edebiyat ise onun bilgiçliği ve şarlatanı…
Yazarın lehine bir fırtına ummak; memnun edici aptalların tehdit edici soluğuyla yelkenini şişirir. Kafaları kurbağa gibi; zehirli, mücevhersiz ancak büyük bir kafa. Kılıcı kınından uzağa at, şiddetli ve sert esen rüzgârda fırtınanın tadını çıkar; fikir affedilebilir fakat akılsızlık asla!
“Sonrasında sövüp sayın, sersemler! Ağır suistimal içindesiniz. İlhamımı lanetlemek için yüksek sesle tezahürat ediyorsunuz. Ne şairin şöhretini zalim gülüşlerle doldurmak ne de onları küflenmiş methiyelerle yakmak… Öfkeni serbest bırak, parlamasına izin verme. Dostluk harap olduysa hiciv övülür” diyen yazara göre hakikat korkuyla birlikte dikkate değer olandır; çünkü cesaret ve kaygısızlık arkadan gelir.
Öfkenin, kanın ve öcün kısa duraksamasında biçimlenen bu parlak sayfalarda söndürülememiş ateşin ışıltısı uğuldar. Şiddetle gelen bitmemiş mücadele, genç bir şövalyenin özgür ruhuyla cüretli yiğitliğini gösterir ve anılarını şöhret parşömenine ka¬zır.
Ey okur, nadir bulunan yeteneklerin kime ait? Kaynağını keşfetmek şarkıların med cezir kuralı! Ey sen, eleştirmenler okulunun uygun gördüğü yeri dolduran üstat, şair¬liğin kılavuzu; köpüren atı dizginlemek ancak irfanla olur. Geliyor; kürsünde diz çöküp kararını sorgulayacak olan. İtiraz yok! Ürpertici çatık kaşların artık gücendirmeyecek, sert serzenişlerin değişecek. Canını bağışlayan bıçak değil; ah etmek yok! Dudaklar¬dan dökülecek tüm ilham. Karanlığı aydınlatan deruni bir arınmayla lüzumsuz olanı buda, hatalı satırı çiz, mahsulü arttırmak için incelikleri öğrenmeye cüret et; çiçeği zekâ, kökünü ses kıl!
Ahlakın eleştirisine giriş olarak nitelendirebileceğimiz bu kitapta, bazı okuyucular yazarın öznel hakikati üzerine avare bir şekilde takılı kalmasına aldanıp öfkelenebilir. Tıpkı Montaigne gibi gereksiz satırlara ilaveten, riyakârlık tapınaklarla sınırlı olsaydı, bu suçlama nesnel olarak da temellendirilebilirdi. Fakat bu metinde konuşan dil daha kapsamlı bir hükümranlığa sahip. O, siyasetteki her kılıktan üçkâğıtçılık ve kurnazca demagojilerden nefret ediyor; edebiyat ise onun bilgiçliği ve şarlatanı…
Yazarın lehine bir fırtına ummak; memnun edici aptalların tehdit edici soluğuyla yelkenini şişirir. Kafaları kurbağa gibi; zehirli, mücevhersiz ancak büyük bir kafa. Kılıcı kınından uzağa at, şiddetli ve sert esen rüzgârda fırtınanın tadını çıkar; fikir affedilebilir fakat akılsızlık asla!
“Sonrasında sövüp sayın, sersemler! Ağır suistimal içindesiniz. İlhamımı lanetlemek için yüksek sesle tezahürat ediyorsunuz. Ne şairin şöhretini zalim gülüşlerle doldurmak ne de onları küflenmiş methiyelerle yakmak… Öfkeni serbest bırak, parlamasına izin verme. Dostluk harap olduysa hiciv övülür” diyen yazara göre hakikat korkuyla birlikte dikkate değer olandır; çünkü cesaret ve kaygısızlık arkadan gelir.
Öfkenin, kanın ve öcün kısa duraksamasında biçimlenen bu parlak sayfalarda söndürülememiş ateşin ışıltısı uğuldar. Şiddetle gelen bitmemiş mücadele, genç bir şövalyenin özgür ruhuyla cüretli yiğitliğini gösterir ve anılarını şöhret parşömenine ka¬zır.
Ey okur, nadir bulunan yeteneklerin kime ait? Kaynağını keşfetmek şarkıların med cezir kuralı! Ey sen, eleştirmenler okulunun uygun gördüğü yeri dolduran üstat, şair¬liğin kılavuzu; köpüren atı dizginlemek ancak irfanla olur. Geliyor; kürsünde diz çöküp kararını sorgulayacak olan. İtiraz yok! Ürpertici çatık kaşların artık gücendirmeyecek, sert serzenişlerin değişecek. Canını bağışlayan bıçak değil; ah etmek yok! Dudaklar¬dan dökülecek tüm ilham. Karanlığı aydınlatan deruni bir arınmayla lüzumsuz olanı buda, hatalı satırı çiz, mahsulü arttırmak için incelikleri öğrenmeye cüret et; çiçeği zekâ, kökünü ses kıl!
Lirik bir felsefe metninin önsözü, bir evin girişi gibi olmalıdır; ne yanındaki diğer evlerin kötü görünmesine yol açacak kadar büyüleyici ne de evin odalarının merak edilmesini önleyecek kadar sönük olmalıdır.
Ahlakın eleştirisine giriş olarak nitelendirebileceğimiz bu kitapta, bazı okuyucular yazarın öznel hakikati üzerine avare bir şekilde takılı kalmasına aldanıp öfkelenebilir. Tıpkı Montaigne gibi gereksiz satırlara ilaveten, riyakârlık tapınaklarla sınırlı olsaydı, bu suçlama nesnel olarak da temellendirilebilirdi. Fakat bu metinde konuşan dil daha kapsamlı bir hükümranlığa sahip. O, siyasetteki her kılıktan üçkâğıtçılık ve kurnazca demagojilerden nefret ediyor; edebiyat ise onun bilgiçliği ve şarlatanı…
Yazarın lehine bir fırtına ummak; memnun edici aptalların tehdit edici soluğuyla yelkenini şişirir. Kafaları kurbağa gibi; zehirli, mücevhersiz ancak büyük bir kafa. Kılıcı kınından uzağa at, şiddetli ve sert esen rüzgârda fırtınanın tadını çıkar; fikir affedilebilir fakat akılsızlık asla!
“Sonrasında sövüp sayın, sersemler! Ağır suistimal içindesiniz. İlhamımı lanetlemek için yüksek sesle tezahürat ediyorsunuz. Ne şairin şöhretini zalim gülüşlerle doldurmak ne de onları küflenmiş methiyelerle yakmak… Öfkeni serbest bırak, parlamasına izin verme. Dostluk harap olduysa hiciv övülür” diyen yazara göre hakikat korkuyla birlikte dikkate değer olandır; çünkü cesaret ve kaygısızlık arkadan gelir.
Öfkenin, kanın ve öcün kısa duraksamasında biçimlenen bu parlak sayfalarda söndürülememiş ateşin ışıltısı uğuldar. Şiddetle gelen bitmemiş mücadele, genç bir şövalyenin özgür ruhuyla cüretli yiğitliğini gösterir ve anılarını şöhret parşömenine ka¬zır.
Ey okur, nadir bulunan yeteneklerin kime ait? Kaynağını keşfetmek şarkıların med cezir kuralı! Ey sen, eleştirmenler okulunun uygun gördüğü yeri dolduran üstat, şair¬liğin kılavuzu; köpüren atı dizginlemek ancak irfanla olur. Geliyor; kürsünde diz çöküp kararını sorgulayacak olan. İtiraz yok! Ürpertici çatık kaşların artık gücendirmeyecek, sert serzenişlerin değişecek. Canını bağışlayan bıçak değil; ah etmek yok! Dudaklar¬dan dökülecek tüm ilham. Karanlığı aydınlatan deruni bir arınmayla lüzumsuz olanı buda, hatalı satırı çiz, mahsulü arttırmak için incelikleri öğrenmeye cüret et; çiçeği zekâ, kökünü ses kıl!
Ahlakın eleştirisine giriş olarak nitelendirebileceğimiz bu kitapta, bazı okuyucular yazarın öznel hakikati üzerine avare bir şekilde takılı kalmasına aldanıp öfkelenebilir. Tıpkı Montaigne gibi gereksiz satırlara ilaveten, riyakârlık tapınaklarla sınırlı olsaydı, bu suçlama nesnel olarak da temellendirilebilirdi. Fakat bu metinde konuşan dil daha kapsamlı bir hükümranlığa sahip. O, siyasetteki her kılıktan üçkâğıtçılık ve kurnazca demagojilerden nefret ediyor; edebiyat ise onun bilgiçliği ve şarlatanı…
Yazarın lehine bir fırtına ummak; memnun edici aptalların tehdit edici soluğuyla yelkenini şişirir. Kafaları kurbağa gibi; zehirli, mücevhersiz ancak büyük bir kafa. Kılıcı kınından uzağa at, şiddetli ve sert esen rüzgârda fırtınanın tadını çıkar; fikir affedilebilir fakat akılsızlık asla!
“Sonrasında sövüp sayın, sersemler! Ağır suistimal içindesiniz. İlhamımı lanetlemek için yüksek sesle tezahürat ediyorsunuz. Ne şairin şöhretini zalim gülüşlerle doldurmak ne de onları küflenmiş methiyelerle yakmak… Öfkeni serbest bırak, parlamasına izin verme. Dostluk harap olduysa hiciv övülür” diyen yazara göre hakikat korkuyla birlikte dikkate değer olandır; çünkü cesaret ve kaygısızlık arkadan gelir.
Öfkenin, kanın ve öcün kısa duraksamasında biçimlenen bu parlak sayfalarda söndürülememiş ateşin ışıltısı uğuldar. Şiddetle gelen bitmemiş mücadele, genç bir şövalyenin özgür ruhuyla cüretli yiğitliğini gösterir ve anılarını şöhret parşömenine ka¬zır.
Ey okur, nadir bulunan yeteneklerin kime ait? Kaynağını keşfetmek şarkıların med cezir kuralı! Ey sen, eleştirmenler okulunun uygun gördüğü yeri dolduran üstat, şair¬liğin kılavuzu; köpüren atı dizginlemek ancak irfanla olur. Geliyor; kürsünde diz çöküp kararını sorgulayacak olan. İtiraz yok! Ürpertici çatık kaşların artık gücendirmeyecek, sert serzenişlerin değişecek. Canını bağışlayan bıçak değil; ah etmek yok! Dudaklar¬dan dökülecek tüm ilham. Karanlığı aydınlatan deruni bir arınmayla lüzumsuz olanı buda, hatalı satırı çiz, mahsulü arttırmak için incelikleri öğrenmeye cüret et; çiçeği zekâ, kökünü ses kıl!
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.