Polonyalı Bir Seyyahın Gözünden 16. Asır Türkiyesi

Stok Kodu:
9786056644672
Sayfa Sayısı:
255
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2016-01
Çeviren:
Hrand D.Andreasyan
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
2. Hamur
%20 indirimli
240,00TL
192,00TL
9786056644672
445220
Polonyalı Bir Seyyahın Gözünden 16. Asır Türkiyesi
Polonyalı Bir Seyyahın Gözünden 16. Asır Türkiyesi
192.00
İstanbul kimindir ? Aşkı için Kızkulesi'ne hain bir planla denizde boğulan maşukun mu yoksa bu kente sahip olmak için hayatını feda eden ve boğazdaki sahipsiz mezarda yatan isimsiz oskerin'mi?
Septim Severus'un mu, Konstantin'in mi, yoksa Fatih'in mi?
İstanbul bu kentte yaşayan ve bu kenti gören, seven, aşık olan herkesindir aslında. Anadolu'da hem bizimdir hem Diyojen'in hemde ismini bilmediğimiz HİIİt köylüsünün. Anadolu handır, İstanbul da kapısı... Aşktır Anadolu, sevdadır İstanbul...
İstanbul'un ve Anadolu'nun sevda türküsü yüzyıllardır değişik dillerde söylendi. Hiç bitmedi bu türkü... Kimi zaman bir Ermeni seslendirdi, kimi zaman bir Müslüman, kimi zaman'da bir Ceneviz gezgini...
Kim simidiyle beslediyse İstanbul'un martısını o çağırdı bu kentin türküsünü... Kim gezdiyse Anadolu'nun tozlu yollarını o anlattı, bin yıllardır eskimeyen bu güzelliği... Şimdi de Polanyalı bir gezgin anlatıyor bize Anadolu'yu, İstanbul'u...!
Polanyalı Simeon, bu kitabın sayfaları arasında İstanbul ve Anadolu'ya nostaljik bir geziye çıkarıyor okuru... "Bir gün bir şehirliden rica ettim ve onunla beraber herkesin gıpta ettiği Ayasofya'ya gittim. Şeyhlere bahşiş verdik ve bizi İçeri aldılar. Mabedin büyüklüğünü, yüksekliğini ve güzelliğini temaşa ederek hayran olduk ve Allah'a şükrettik. Hiç bir yerde böyle bir bina görmüş değiliz. Orada şaşılacak derecede büyüklükte ve kalınlıkta zarif ve güzel birçok mermer sütunlar gördük. Sütunlar muhtelif boy ve kalınlıkta olduğu gibi kırmızı, beyaz, mavi, yeşil, siyah ve erguvani, bazıları âa benekli mermerden idi.
Bir kısım sütunlar çukurlu olarak yontulmuş, bu çukurlar yaldızla ve mavi renklerle doldurulmuştu. Bu sana'at güzelliğini tadabilmesi için insanın bin gözü olmalı"
İstanbul kimindir ? Aşkı için Kızkulesi'ne hain bir planla denizde boğulan maşukun mu yoksa bu kente sahip olmak için hayatını feda eden ve boğazdaki sahipsiz mezarda yatan isimsiz oskerin'mi?
Septim Severus'un mu, Konstantin'in mi, yoksa Fatih'in mi?
İstanbul bu kentte yaşayan ve bu kenti gören, seven, aşık olan herkesindir aslında. Anadolu'da hem bizimdir hem Diyojen'in hemde ismini bilmediğimiz HİIİt köylüsünün. Anadolu handır, İstanbul da kapısı... Aşktır Anadolu, sevdadır İstanbul...
İstanbul'un ve Anadolu'nun sevda türküsü yüzyıllardır değişik dillerde söylendi. Hiç bitmedi bu türkü... Kimi zaman bir Ermeni seslendirdi, kimi zaman bir Müslüman, kimi zaman'da bir Ceneviz gezgini...
Kim simidiyle beslediyse İstanbul'un martısını o çağırdı bu kentin türküsünü... Kim gezdiyse Anadolu'nun tozlu yollarını o anlattı, bin yıllardır eskimeyen bu güzelliği... Şimdi de Polanyalı bir gezgin anlatıyor bize Anadolu'yu, İstanbul'u...!
Polanyalı Simeon, bu kitabın sayfaları arasında İstanbul ve Anadolu'ya nostaljik bir geziye çıkarıyor okuru... "Bir gün bir şehirliden rica ettim ve onunla beraber herkesin gıpta ettiği Ayasofya'ya gittim. Şeyhlere bahşiş verdik ve bizi İçeri aldılar. Mabedin büyüklüğünü, yüksekliğini ve güzelliğini temaşa ederek hayran olduk ve Allah'a şükrettik. Hiç bir yerde böyle bir bina görmüş değiliz. Orada şaşılacak derecede büyüklükte ve kalınlıkta zarif ve güzel birçok mermer sütunlar gördük. Sütunlar muhtelif boy ve kalınlıkta olduğu gibi kırmızı, beyaz, mavi, yeşil, siyah ve erguvani, bazıları âa benekli mermerden idi.
Bir kısım sütunlar çukurlu olarak yontulmuş, bu çukurlar yaldızla ve mavi renklerle doldurulmuştu. Bu sana'at güzelliğini tadabilmesi için insanın bin gözü olmalı"
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat