9789756587539
492831
https://www.tdedkitap.com/oylesine-bir-kitap
Öylesine Bir Kitap
67.20
Neden Yazdım?
Hikâyeleri hep sevdim ben. Dinlemeyi de, anlatmayı da, uydurmayı da. Evet uydurmayı. Kızlarım küçükken (kihala küçükler), ailece kısa veya uzun seyahatler yapmak en sevdiğimiz aktivitelerimizden biriydi.
Bu yolculuklar sırasında oynadığımız oyunlardan bir tanesiydi hikâye uydurmaca. Oyunu başlatan herhangi bir cümleyle oyuna girer diğer üç kişi o cümlenin arkasından kendi cümleleri ile eklemeler yaparak devam ettirirdi oyunu.
Minik tavşan, küçük karınca, ormanda kaybolan küçük kız derken bambaşka boyutlara taşınırdı hikâyelerimiz...
Çocuklarımı oyalamayı ve eğlendirmeyi hedefleyen ben belki de onlardan daha fazla eğlenirdim böyle zamanlarda.
Şimdilerde kızlarımın benimle oyun oynama fırsatları olmayınca sanırım kendi başıma oynamaya başladım bu oyunu. Uzun zamandır kafamın içinde harekete geçen birkaç kahraman, yanlarına arkadaşlarını da alarak bizi kâğıda dök diye ısrar etmeye başladılar. Ben de bu ısrarlara dayanamayarak acemice yazmaya başladım. Hiçbir deneyimim olmadan sadece yazmak istedim. Neden olmasın, dedim ve yazmaya başladım sonra. Tüm eksikliğime, acemiliğime aldırmadan sadece yazdım. Nihayetinde hiçbir gaye gütmeden, yazmış olmak için değil, gerçekten yazmak istediğim ve bundan zevk aldığım için yazdım.
Mesleğim olan laboratuvar teknisyenliğinin bana verdiği yetkiye dayanarak içinde olduğumuz her anın, aynı havayı teneffüs ettiğimiz her insanın, doğanın içinde barındırdığı her canlının görmezden gelinemeyecek mutlak bir hikayeleri olduğuna inanıyorum. Ve bunları görebilmek için illa ki elimizde mikroskop olmasına gerek olmadığını, sadece görmek istememizin yeterli olduğunu düşünüyorum.
Hikâyeleri hep sevdim ben. Dinlemeyi de, anlatmayı da, uydurmayı da. Evet uydurmayı. Kızlarım küçükken (kihala küçükler), ailece kısa veya uzun seyahatler yapmak en sevdiğimiz aktivitelerimizden biriydi.
Bu yolculuklar sırasında oynadığımız oyunlardan bir tanesiydi hikâye uydurmaca. Oyunu başlatan herhangi bir cümleyle oyuna girer diğer üç kişi o cümlenin arkasından kendi cümleleri ile eklemeler yaparak devam ettirirdi oyunu.
Minik tavşan, küçük karınca, ormanda kaybolan küçük kız derken bambaşka boyutlara taşınırdı hikâyelerimiz...
Çocuklarımı oyalamayı ve eğlendirmeyi hedefleyen ben belki de onlardan daha fazla eğlenirdim böyle zamanlarda.
Şimdilerde kızlarımın benimle oyun oynama fırsatları olmayınca sanırım kendi başıma oynamaya başladım bu oyunu. Uzun zamandır kafamın içinde harekete geçen birkaç kahraman, yanlarına arkadaşlarını da alarak bizi kâğıda dök diye ısrar etmeye başladılar. Ben de bu ısrarlara dayanamayarak acemice yazmaya başladım. Hiçbir deneyimim olmadan sadece yazmak istedim. Neden olmasın, dedim ve yazmaya başladım sonra. Tüm eksikliğime, acemiliğime aldırmadan sadece yazdım. Nihayetinde hiçbir gaye gütmeden, yazmış olmak için değil, gerçekten yazmak istediğim ve bundan zevk aldığım için yazdım.
Mesleğim olan laboratuvar teknisyenliğinin bana verdiği yetkiye dayanarak içinde olduğumuz her anın, aynı havayı teneffüs ettiğimiz her insanın, doğanın içinde barındırdığı her canlının görmezden gelinemeyecek mutlak bir hikayeleri olduğuna inanıyorum. Ve bunları görebilmek için illa ki elimizde mikroskop olmasına gerek olmadığını, sadece görmek istememizin yeterli olduğunu düşünüyorum.
Neden Yazdım?
Hikâyeleri hep sevdim ben. Dinlemeyi de, anlatmayı da, uydurmayı da. Evet uydurmayı. Kızlarım küçükken (kihala küçükler), ailece kısa veya uzun seyahatler yapmak en sevdiğimiz aktivitelerimizden biriydi.
Bu yolculuklar sırasında oynadığımız oyunlardan bir tanesiydi hikâye uydurmaca. Oyunu başlatan herhangi bir cümleyle oyuna girer diğer üç kişi o cümlenin arkasından kendi cümleleri ile eklemeler yaparak devam ettirirdi oyunu.
Minik tavşan, küçük karınca, ormanda kaybolan küçük kız derken bambaşka boyutlara taşınırdı hikâyelerimiz...
Çocuklarımı oyalamayı ve eğlendirmeyi hedefleyen ben belki de onlardan daha fazla eğlenirdim böyle zamanlarda.
Şimdilerde kızlarımın benimle oyun oynama fırsatları olmayınca sanırım kendi başıma oynamaya başladım bu oyunu. Uzun zamandır kafamın içinde harekete geçen birkaç kahraman, yanlarına arkadaşlarını da alarak bizi kâğıda dök diye ısrar etmeye başladılar. Ben de bu ısrarlara dayanamayarak acemice yazmaya başladım. Hiçbir deneyimim olmadan sadece yazmak istedim. Neden olmasın, dedim ve yazmaya başladım sonra. Tüm eksikliğime, acemiliğime aldırmadan sadece yazdım. Nihayetinde hiçbir gaye gütmeden, yazmış olmak için değil, gerçekten yazmak istediğim ve bundan zevk aldığım için yazdım.
Mesleğim olan laboratuvar teknisyenliğinin bana verdiği yetkiye dayanarak içinde olduğumuz her anın, aynı havayı teneffüs ettiğimiz her insanın, doğanın içinde barındırdığı her canlının görmezden gelinemeyecek mutlak bir hikayeleri olduğuna inanıyorum. Ve bunları görebilmek için illa ki elimizde mikroskop olmasına gerek olmadığını, sadece görmek istememizin yeterli olduğunu düşünüyorum.
Hikâyeleri hep sevdim ben. Dinlemeyi de, anlatmayı da, uydurmayı da. Evet uydurmayı. Kızlarım küçükken (kihala küçükler), ailece kısa veya uzun seyahatler yapmak en sevdiğimiz aktivitelerimizden biriydi.
Bu yolculuklar sırasında oynadığımız oyunlardan bir tanesiydi hikâye uydurmaca. Oyunu başlatan herhangi bir cümleyle oyuna girer diğer üç kişi o cümlenin arkasından kendi cümleleri ile eklemeler yaparak devam ettirirdi oyunu.
Minik tavşan, küçük karınca, ormanda kaybolan küçük kız derken bambaşka boyutlara taşınırdı hikâyelerimiz...
Çocuklarımı oyalamayı ve eğlendirmeyi hedefleyen ben belki de onlardan daha fazla eğlenirdim böyle zamanlarda.
Şimdilerde kızlarımın benimle oyun oynama fırsatları olmayınca sanırım kendi başıma oynamaya başladım bu oyunu. Uzun zamandır kafamın içinde harekete geçen birkaç kahraman, yanlarına arkadaşlarını da alarak bizi kâğıda dök diye ısrar etmeye başladılar. Ben de bu ısrarlara dayanamayarak acemice yazmaya başladım. Hiçbir deneyimim olmadan sadece yazmak istedim. Neden olmasın, dedim ve yazmaya başladım sonra. Tüm eksikliğime, acemiliğime aldırmadan sadece yazdım. Nihayetinde hiçbir gaye gütmeden, yazmış olmak için değil, gerçekten yazmak istediğim ve bundan zevk aldığım için yazdım.
Mesleğim olan laboratuvar teknisyenliğinin bana verdiği yetkiye dayanarak içinde olduğumuz her anın, aynı havayı teneffüs ettiğimiz her insanın, doğanın içinde barındırdığı her canlının görmezden gelinemeyecek mutlak bir hikayeleri olduğuna inanıyorum. Ve bunları görebilmek için illa ki elimizde mikroskop olmasına gerek olmadığını, sadece görmek istememizin yeterli olduğunu düşünüyorum.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.