9786057683892
511632
https://www.tdedkitap.com/oksuz-turgut-1
Öksüz Turgut
136.00
“Dedelerimiz Türkler, Sibirya, Çin ve İran arasındaki yerlerde dolaşırlardı. Asıl yurtları “Altay Dağları”ydı. Dedelerimiz çok eski zamandan beri yiğitlikle bellenmiştiler… “Türk gibi kuvvetli” darb-ı meseli boşuna söylenmemişti. Dedelerimiz pek güçlü, çok kuvvetli pehlivandılar… Bunun sebebi de… temiz, sade yemeklerle geçinmekti. Şimdi bile dağlık ve yayla yerlerde oturan Türklerin kuvvetli ve güzel olması bu sebepledir. Dedelerimiz sütü pek çok severlerdi, bunu türlü türlü suretlerde kullanırlardı. Kebap çok yerlerdi, buğdaydan birtakım pilavlar, haşlamalar yaparlardı.
Eski Türklerin elbisesi bir bolca pantolon, yazın bir kısa palto, kışın beli kemerle sıkılmış kürklü yağmurluk ve dokuma bezlerden ibaretti. Sık dokunmuş, kalın, yağmur geçmez çadırlarda oturan Eski Türklerin ev eşyası kilim, birkaç tencere ve mükemmel silah takımından teşekkül ederdi. Atı ve silahı olmayan bir Türk bulunmazdı.
Dedelerimize “sefahat” denilen çapkınlıklar tamamen meçhuldü. Onların içinde korkak, kalleş ve ahlâksız bir adam yaşamazdı. Birisi korkaklık, kalleşlik etse, oba halkı bir araya gelir, o soysuzu içlerinden kovardı…
Türk tarihinde iki hal görünür ki bunlarla ne kadar iftihar etsek yeri vardır. İnsanlığın tarihine baksak, bazı kimseler ve kısa zamanlar müstesna olmak üzere her milletin padişahlarının bir sürü müstebit ve zalim adamlar olduklarını görürüz… Mesela Mısır Firavunları yüz binlerce adamı hayvan gibi kullanarak, milyonlarca altın saçarak kendileri için saraylar, mezarlar yaparlardı. En büyük padişahlardan sayılan Büyük İskender, lüzumsuz yere yüz binlerce adam kırmış, kendi tebaasına zulmetmişti. Velhasıl eski zamanın padişahları, kâhinler ve derebeyleri ile ittifak ederek kendi tebaalarını ve bütün insanları hayvandan beter ezerlerdi. Türk padişahlarının en büyük kaygıları ise milletlerini, Türklerini zengin etmek ve yaşatmaktı… Her milletin büyükleri zenginliği ile övünürken bir Türk ulusu ancak muharebelerde aldığı yaralarla iftihar ederdi.”
Eski Türklerin elbisesi bir bolca pantolon, yazın bir kısa palto, kışın beli kemerle sıkılmış kürklü yağmurluk ve dokuma bezlerden ibaretti. Sık dokunmuş, kalın, yağmur geçmez çadırlarda oturan Eski Türklerin ev eşyası kilim, birkaç tencere ve mükemmel silah takımından teşekkül ederdi. Atı ve silahı olmayan bir Türk bulunmazdı.
Dedelerimize “sefahat” denilen çapkınlıklar tamamen meçhuldü. Onların içinde korkak, kalleş ve ahlâksız bir adam yaşamazdı. Birisi korkaklık, kalleşlik etse, oba halkı bir araya gelir, o soysuzu içlerinden kovardı…
Türk tarihinde iki hal görünür ki bunlarla ne kadar iftihar etsek yeri vardır. İnsanlığın tarihine baksak, bazı kimseler ve kısa zamanlar müstesna olmak üzere her milletin padişahlarının bir sürü müstebit ve zalim adamlar olduklarını görürüz… Mesela Mısır Firavunları yüz binlerce adamı hayvan gibi kullanarak, milyonlarca altın saçarak kendileri için saraylar, mezarlar yaparlardı. En büyük padişahlardan sayılan Büyük İskender, lüzumsuz yere yüz binlerce adam kırmış, kendi tebaasına zulmetmişti. Velhasıl eski zamanın padişahları, kâhinler ve derebeyleri ile ittifak ederek kendi tebaalarını ve bütün insanları hayvandan beter ezerlerdi. Türk padişahlarının en büyük kaygıları ise milletlerini, Türklerini zengin etmek ve yaşatmaktı… Her milletin büyükleri zenginliği ile övünürken bir Türk ulusu ancak muharebelerde aldığı yaralarla iftihar ederdi.”
“Dedelerimiz Türkler, Sibirya, Çin ve İran arasındaki yerlerde dolaşırlardı. Asıl yurtları “Altay Dağları”ydı. Dedelerimiz çok eski zamandan beri yiğitlikle bellenmiştiler… “Türk gibi kuvvetli” darb-ı meseli boşuna söylenmemişti. Dedelerimiz pek güçlü, çok kuvvetli pehlivandılar… Bunun sebebi de… temiz, sade yemeklerle geçinmekti. Şimdi bile dağlık ve yayla yerlerde oturan Türklerin kuvvetli ve güzel olması bu sebepledir. Dedelerimiz sütü pek çok severlerdi, bunu türlü türlü suretlerde kullanırlardı. Kebap çok yerlerdi, buğdaydan birtakım pilavlar, haşlamalar yaparlardı.
Eski Türklerin elbisesi bir bolca pantolon, yazın bir kısa palto, kışın beli kemerle sıkılmış kürklü yağmurluk ve dokuma bezlerden ibaretti. Sık dokunmuş, kalın, yağmur geçmez çadırlarda oturan Eski Türklerin ev eşyası kilim, birkaç tencere ve mükemmel silah takımından teşekkül ederdi. Atı ve silahı olmayan bir Türk bulunmazdı.
Dedelerimize “sefahat” denilen çapkınlıklar tamamen meçhuldü. Onların içinde korkak, kalleş ve ahlâksız bir adam yaşamazdı. Birisi korkaklık, kalleşlik etse, oba halkı bir araya gelir, o soysuzu içlerinden kovardı…
Türk tarihinde iki hal görünür ki bunlarla ne kadar iftihar etsek yeri vardır. İnsanlığın tarihine baksak, bazı kimseler ve kısa zamanlar müstesna olmak üzere her milletin padişahlarının bir sürü müstebit ve zalim adamlar olduklarını görürüz… Mesela Mısır Firavunları yüz binlerce adamı hayvan gibi kullanarak, milyonlarca altın saçarak kendileri için saraylar, mezarlar yaparlardı. En büyük padişahlardan sayılan Büyük İskender, lüzumsuz yere yüz binlerce adam kırmış, kendi tebaasına zulmetmişti. Velhasıl eski zamanın padişahları, kâhinler ve derebeyleri ile ittifak ederek kendi tebaalarını ve bütün insanları hayvandan beter ezerlerdi. Türk padişahlarının en büyük kaygıları ise milletlerini, Türklerini zengin etmek ve yaşatmaktı… Her milletin büyükleri zenginliği ile övünürken bir Türk ulusu ancak muharebelerde aldığı yaralarla iftihar ederdi.”
Eski Türklerin elbisesi bir bolca pantolon, yazın bir kısa palto, kışın beli kemerle sıkılmış kürklü yağmurluk ve dokuma bezlerden ibaretti. Sık dokunmuş, kalın, yağmur geçmez çadırlarda oturan Eski Türklerin ev eşyası kilim, birkaç tencere ve mükemmel silah takımından teşekkül ederdi. Atı ve silahı olmayan bir Türk bulunmazdı.
Dedelerimize “sefahat” denilen çapkınlıklar tamamen meçhuldü. Onların içinde korkak, kalleş ve ahlâksız bir adam yaşamazdı. Birisi korkaklık, kalleşlik etse, oba halkı bir araya gelir, o soysuzu içlerinden kovardı…
Türk tarihinde iki hal görünür ki bunlarla ne kadar iftihar etsek yeri vardır. İnsanlığın tarihine baksak, bazı kimseler ve kısa zamanlar müstesna olmak üzere her milletin padişahlarının bir sürü müstebit ve zalim adamlar olduklarını görürüz… Mesela Mısır Firavunları yüz binlerce adamı hayvan gibi kullanarak, milyonlarca altın saçarak kendileri için saraylar, mezarlar yaparlardı. En büyük padişahlardan sayılan Büyük İskender, lüzumsuz yere yüz binlerce adam kırmış, kendi tebaasına zulmetmişti. Velhasıl eski zamanın padişahları, kâhinler ve derebeyleri ile ittifak ederek kendi tebaalarını ve bütün insanları hayvandan beter ezerlerdi. Türk padişahlarının en büyük kaygıları ise milletlerini, Türklerini zengin etmek ve yaşatmaktı… Her milletin büyükleri zenginliği ile övünürken bir Türk ulusu ancak muharebelerde aldığı yaralarla iftihar ederdi.”
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.