9786053995241
420346
https://www.tdedkitap.com/manikurlu-eller-almanya-da-elektirik-bobini-saracak
’’Manikürlü Eller Almanya’da Elektirik Bobini Saracak’’
152.00
Türkiye ile o yıllardaki adıyla Federal Almanya Cumhuriyeti arasında imzalanan işgücü alımı antlaşmasından bu yana ellidört yıl geçti. O günden bugüne onbinlerce Türkiyeli, kadınıyla erkeğiyle yaşamlarını diyar ellerde sürdürdü. Ancak yarım yüzyılı aştıktan sonra bu vatandaşlarımız; bilim dünyamızda yıllardır Bitmeyen Göç konusundaki çalışmalarıyla öne çıkmış saygın bir isim olan Prof. Dr. Nermin Abadan-Unat'ın tanımıyla konuk işçilikten ulus-ötesi yurttaşlığa geçti. Bu alanda yerli ve yabancı bilim insanları, gazeteciler, yazarlar tarafından yapılmış onlarca araştırma ve kitabın yanısıra edebiyat, tiyatro, sinema gibi alanlarda verilen ürünler, bu büyük hikayenin tüm veçhelerini, değişen siyasi ve toplumsal boyutlarıyla yansıttı; yeni çalışmalarla yansıtmaya da devam ediyor.
İşte Napoli L'Orientale Üniversitesi öğretim üyesi Lea Nocera, işgücü alımının başladığı yıllarda yayınlanmış bir gazete haberinden yola çıkarak, bu büyük serüvenin çok fazla bilinmeyen bir yanını ele aldığı kitabında, o yıllarda ilk kez çalışmaya giden kadın işçilerin manikürlü elleri etrafında şekillenen göçmen işçi dünyasını cinsiyet perspektifi açısından irdeliyor. Nocera'ya göre antlaşmanın ilk yıllarında, Alman fabrikalarında elektrik bobini sarmak için ülkesinden ayrılan kadın işçiler; büyük şehirlerden gelen ve iyi bir eğitim düzeyine sahip kişiler olup, o yıllarda Batı Almanya'da işçi olmayı kaçırılmayacak bir fırsat olarak görüyordu.
Yazarın özellikle sözlü kaynakların kullanımına, Türk basını ile Alman kurumsal kaynaklara dayalı ayrıntılı bir araştırmayı temel alan bu kitabı, en başlarda gelen göçmen kadınların hikayelerini inceleyerek Türk kadınlarını zayıf, uysal ve çok geri kalmış bir ülkenin simgesi olarak gören basmakalıp düşüncenin Almanya ve Avrupa'da nasıl biçimlendiğini anlatmaya çalışıyor. Lea Nocera'nın toplumsal cinsiyet perspektifiyle ele aldığı bu çalışmasının sonuçları tahlil edildiğinde, çoğu zaman sadece erkekleri ilgilendirdiği düşünülen İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki kitlesel göçlerin bilinmeyen yönleri ile birlikte Avrupalı kimliğinin oluşumuyla, AB ile Türkiye arasındaki karmaşık ilişkinin daha kapsamlı bir tarihi için yeni olgular da ortaya çıkıyor.
Lea Nocera'nın bu kitabı sadece Avrupa'da değil, dünyanın diğer anakaralarında da iletişim devrimi ve teknolojik gelişmeyle birlikte bitmeyecek olan göç süreci için çok zengin bir kaynaktır ve uyandırıcı yeni fikirler içermektedir. Kitap, bu yanıyla göçle ilgili çalışmalar yapmaya niyetlenen herkes için vazgeçilmez bir bilgi hazinesidir.
-Prof. Dr. Nermin Abadan UnatDr.
İşte Napoli L'Orientale Üniversitesi öğretim üyesi Lea Nocera, işgücü alımının başladığı yıllarda yayınlanmış bir gazete haberinden yola çıkarak, bu büyük serüvenin çok fazla bilinmeyen bir yanını ele aldığı kitabında, o yıllarda ilk kez çalışmaya giden kadın işçilerin manikürlü elleri etrafında şekillenen göçmen işçi dünyasını cinsiyet perspektifi açısından irdeliyor. Nocera'ya göre antlaşmanın ilk yıllarında, Alman fabrikalarında elektrik bobini sarmak için ülkesinden ayrılan kadın işçiler; büyük şehirlerden gelen ve iyi bir eğitim düzeyine sahip kişiler olup, o yıllarda Batı Almanya'da işçi olmayı kaçırılmayacak bir fırsat olarak görüyordu.
Yazarın özellikle sözlü kaynakların kullanımına, Türk basını ile Alman kurumsal kaynaklara dayalı ayrıntılı bir araştırmayı temel alan bu kitabı, en başlarda gelen göçmen kadınların hikayelerini inceleyerek Türk kadınlarını zayıf, uysal ve çok geri kalmış bir ülkenin simgesi olarak gören basmakalıp düşüncenin Almanya ve Avrupa'da nasıl biçimlendiğini anlatmaya çalışıyor. Lea Nocera'nın toplumsal cinsiyet perspektifiyle ele aldığı bu çalışmasının sonuçları tahlil edildiğinde, çoğu zaman sadece erkekleri ilgilendirdiği düşünülen İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki kitlesel göçlerin bilinmeyen yönleri ile birlikte Avrupalı kimliğinin oluşumuyla, AB ile Türkiye arasındaki karmaşık ilişkinin daha kapsamlı bir tarihi için yeni olgular da ortaya çıkıyor.
Lea Nocera'nın bu kitabı sadece Avrupa'da değil, dünyanın diğer anakaralarında da iletişim devrimi ve teknolojik gelişmeyle birlikte bitmeyecek olan göç süreci için çok zengin bir kaynaktır ve uyandırıcı yeni fikirler içermektedir. Kitap, bu yanıyla göçle ilgili çalışmalar yapmaya niyetlenen herkes için vazgeçilmez bir bilgi hazinesidir.
-Prof. Dr. Nermin Abadan UnatDr.
Türkiye ile o yıllardaki adıyla Federal Almanya Cumhuriyeti arasında imzalanan işgücü alımı antlaşmasından bu yana ellidört yıl geçti. O günden bugüne onbinlerce Türkiyeli, kadınıyla erkeğiyle yaşamlarını diyar ellerde sürdürdü. Ancak yarım yüzyılı aştıktan sonra bu vatandaşlarımız; bilim dünyamızda yıllardır Bitmeyen Göç konusundaki çalışmalarıyla öne çıkmış saygın bir isim olan Prof. Dr. Nermin Abadan-Unat'ın tanımıyla konuk işçilikten ulus-ötesi yurttaşlığa geçti. Bu alanda yerli ve yabancı bilim insanları, gazeteciler, yazarlar tarafından yapılmış onlarca araştırma ve kitabın yanısıra edebiyat, tiyatro, sinema gibi alanlarda verilen ürünler, bu büyük hikayenin tüm veçhelerini, değişen siyasi ve toplumsal boyutlarıyla yansıttı; yeni çalışmalarla yansıtmaya da devam ediyor.
İşte Napoli L'Orientale Üniversitesi öğretim üyesi Lea Nocera, işgücü alımının başladığı yıllarda yayınlanmış bir gazete haberinden yola çıkarak, bu büyük serüvenin çok fazla bilinmeyen bir yanını ele aldığı kitabında, o yıllarda ilk kez çalışmaya giden kadın işçilerin manikürlü elleri etrafında şekillenen göçmen işçi dünyasını cinsiyet perspektifi açısından irdeliyor. Nocera'ya göre antlaşmanın ilk yıllarında, Alman fabrikalarında elektrik bobini sarmak için ülkesinden ayrılan kadın işçiler; büyük şehirlerden gelen ve iyi bir eğitim düzeyine sahip kişiler olup, o yıllarda Batı Almanya'da işçi olmayı kaçırılmayacak bir fırsat olarak görüyordu.
Yazarın özellikle sözlü kaynakların kullanımına, Türk basını ile Alman kurumsal kaynaklara dayalı ayrıntılı bir araştırmayı temel alan bu kitabı, en başlarda gelen göçmen kadınların hikayelerini inceleyerek Türk kadınlarını zayıf, uysal ve çok geri kalmış bir ülkenin simgesi olarak gören basmakalıp düşüncenin Almanya ve Avrupa'da nasıl biçimlendiğini anlatmaya çalışıyor. Lea Nocera'nın toplumsal cinsiyet perspektifiyle ele aldığı bu çalışmasının sonuçları tahlil edildiğinde, çoğu zaman sadece erkekleri ilgilendirdiği düşünülen İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki kitlesel göçlerin bilinmeyen yönleri ile birlikte Avrupalı kimliğinin oluşumuyla, AB ile Türkiye arasındaki karmaşık ilişkinin daha kapsamlı bir tarihi için yeni olgular da ortaya çıkıyor.
Lea Nocera'nın bu kitabı sadece Avrupa'da değil, dünyanın diğer anakaralarında da iletişim devrimi ve teknolojik gelişmeyle birlikte bitmeyecek olan göç süreci için çok zengin bir kaynaktır ve uyandırıcı yeni fikirler içermektedir. Kitap, bu yanıyla göçle ilgili çalışmalar yapmaya niyetlenen herkes için vazgeçilmez bir bilgi hazinesidir.
-Prof. Dr. Nermin Abadan UnatDr.
İşte Napoli L'Orientale Üniversitesi öğretim üyesi Lea Nocera, işgücü alımının başladığı yıllarda yayınlanmış bir gazete haberinden yola çıkarak, bu büyük serüvenin çok fazla bilinmeyen bir yanını ele aldığı kitabında, o yıllarda ilk kez çalışmaya giden kadın işçilerin manikürlü elleri etrafında şekillenen göçmen işçi dünyasını cinsiyet perspektifi açısından irdeliyor. Nocera'ya göre antlaşmanın ilk yıllarında, Alman fabrikalarında elektrik bobini sarmak için ülkesinden ayrılan kadın işçiler; büyük şehirlerden gelen ve iyi bir eğitim düzeyine sahip kişiler olup, o yıllarda Batı Almanya'da işçi olmayı kaçırılmayacak bir fırsat olarak görüyordu.
Yazarın özellikle sözlü kaynakların kullanımına, Türk basını ile Alman kurumsal kaynaklara dayalı ayrıntılı bir araştırmayı temel alan bu kitabı, en başlarda gelen göçmen kadınların hikayelerini inceleyerek Türk kadınlarını zayıf, uysal ve çok geri kalmış bir ülkenin simgesi olarak gören basmakalıp düşüncenin Almanya ve Avrupa'da nasıl biçimlendiğini anlatmaya çalışıyor. Lea Nocera'nın toplumsal cinsiyet perspektifiyle ele aldığı bu çalışmasının sonuçları tahlil edildiğinde, çoğu zaman sadece erkekleri ilgilendirdiği düşünülen İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki kitlesel göçlerin bilinmeyen yönleri ile birlikte Avrupalı kimliğinin oluşumuyla, AB ile Türkiye arasındaki karmaşık ilişkinin daha kapsamlı bir tarihi için yeni olgular da ortaya çıkıyor.
Lea Nocera'nın bu kitabı sadece Avrupa'da değil, dünyanın diğer anakaralarında da iletişim devrimi ve teknolojik gelişmeyle birlikte bitmeyecek olan göç süreci için çok zengin bir kaynaktır ve uyandırıcı yeni fikirler içermektedir. Kitap, bu yanıyla göçle ilgili çalışmalar yapmaya niyetlenen herkes için vazgeçilmez bir bilgi hazinesidir.
-Prof. Dr. Nermin Abadan UnatDr.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.