9786057547538
509505
https://www.tdedkitap.com/kristal-kentler
Kristal Kentler
37.60
Hasibe Çerko'nun metinlerindeki üslupçuluğu sonsuzluğa koşan barok olarak niteliyorum: dengeyi ararken simgeler bakımından zengin, doğurgan bir şekle, çoğalırken yayılan “büyük biçim” e ulaşıyor. Kelimelerin derin doğasına ait hareket, ses, renk akışı dış dünyanın tasvirindeki görkemli anlatımla özdeşleşiyor. İçeriği oluşturan metinlerinde seçik bilgiye erişmeyi hedefliyor ama duyuma sırt çevirmiyor; ayrıntının kalıcı çizgileri üzerine titrerken yüreğin alıp başını gitmesine de izin çıkarıyor. Daha önemlisi çelişkiden korkmuyor, bilakis çelişkiyle saldırıya geçebiliyor, abartmanın sınırını biliyor ve sonuçta etkileyici metinler ortaya koyuyor...
Metinlerinin çapraşık düzenini korurken sadeliğe başkaldırdığının bilincini yaşıyor. Giriftlik, derinlik ve yalınlık aynı zamanda boy veriyor onun metinlerinde; bir ırmağın çağlayışı gibi yaban, temiz ve ışıklarla parıldayan bir müzik dinletiyor kelimelerin dizilişi. Bunları bir araya getirmek, yetenekleri ardına dek açılmış, şekil ve ad vermede gidiş yolunu ince sezişle çizen bir yazın virtüözünün marifeti: biricik ve kopyasız ve kopya edilemez...
Her gerçek değer gibi geç anlaşılacak bir metinle karşı karşıya bulunuyoruz yazık ki! Onu anlayanlar ölümle yeniden doğuşu yaşar ve aşkı dil düzleminde tecrübe ederek sonsuzluğa ilmek atmış olur. Burada hem bir kelime virtüözünün hem bir söz ustasının kalem oynattığının farkına varılmasını istiyorum. Çerko gibi bir kalite öyle adım başı rastlanan bir olay değil. Ulaşılır gibi görünür ama doruk da onunla birlikte yürür. Mesafe kapanmaz. Zira her öykü, her anlatı kendi iç dinamiğini ve diğerlerini aşan bir karakter taşıyor.
Artı, bu metinlerle yoğun, bir o kadar kışkırtıcı bir müzik ve şiir düzlemine doğru akıyoruz, ama Bach'ın melodileri değildir alttan alta duyulan, Wagner'in çığlıklarıdır: yabansı, güçlü, lirik bir müziğin uyum özlemiyle haykıran notaları... Sözcüklerin kendine ait dünyasında nasıl incelikli bir hareketle dans edip destanlaşmak yolunda ritim tuttuğunu görmek isteyenlerin müracaat edeceği metinler... Sınırları delip taşmış olan hakiki hüzün, hakiki neşe, hakiki sanat bu… Katıksız!
Harcıâlem kalıplara alışmış okurun onu hemen anlamasını beklemiyorum. Kimseye benzemiyor, ne Faulkner'a, ne Virginia Woolf'a… Yok, benzemiyor, farklı… Evrenin kendi varoluşuyla birleştiği, içinin evrene dönüştüğü sınırda kanat çırpar o. Tek başına, yazın eyleminin bilincinde doruklara mesken tutmuş bir ozan Çerko. Üstelik yerli, bizden, bizim...
Rasim Özdenören
Metinlerinin çapraşık düzenini korurken sadeliğe başkaldırdığının bilincini yaşıyor. Giriftlik, derinlik ve yalınlık aynı zamanda boy veriyor onun metinlerinde; bir ırmağın çağlayışı gibi yaban, temiz ve ışıklarla parıldayan bir müzik dinletiyor kelimelerin dizilişi. Bunları bir araya getirmek, yetenekleri ardına dek açılmış, şekil ve ad vermede gidiş yolunu ince sezişle çizen bir yazın virtüözünün marifeti: biricik ve kopyasız ve kopya edilemez...
Her gerçek değer gibi geç anlaşılacak bir metinle karşı karşıya bulunuyoruz yazık ki! Onu anlayanlar ölümle yeniden doğuşu yaşar ve aşkı dil düzleminde tecrübe ederek sonsuzluğa ilmek atmış olur. Burada hem bir kelime virtüözünün hem bir söz ustasının kalem oynattığının farkına varılmasını istiyorum. Çerko gibi bir kalite öyle adım başı rastlanan bir olay değil. Ulaşılır gibi görünür ama doruk da onunla birlikte yürür. Mesafe kapanmaz. Zira her öykü, her anlatı kendi iç dinamiğini ve diğerlerini aşan bir karakter taşıyor.
Artı, bu metinlerle yoğun, bir o kadar kışkırtıcı bir müzik ve şiir düzlemine doğru akıyoruz, ama Bach'ın melodileri değildir alttan alta duyulan, Wagner'in çığlıklarıdır: yabansı, güçlü, lirik bir müziğin uyum özlemiyle haykıran notaları... Sözcüklerin kendine ait dünyasında nasıl incelikli bir hareketle dans edip destanlaşmak yolunda ritim tuttuğunu görmek isteyenlerin müracaat edeceği metinler... Sınırları delip taşmış olan hakiki hüzün, hakiki neşe, hakiki sanat bu… Katıksız!
Harcıâlem kalıplara alışmış okurun onu hemen anlamasını beklemiyorum. Kimseye benzemiyor, ne Faulkner'a, ne Virginia Woolf'a… Yok, benzemiyor, farklı… Evrenin kendi varoluşuyla birleştiği, içinin evrene dönüştüğü sınırda kanat çırpar o. Tek başına, yazın eyleminin bilincinde doruklara mesken tutmuş bir ozan Çerko. Üstelik yerli, bizden, bizim...
Rasim Özdenören
Hasibe Çerko'nun metinlerindeki üslupçuluğu sonsuzluğa koşan barok olarak niteliyorum: dengeyi ararken simgeler bakımından zengin, doğurgan bir şekle, çoğalırken yayılan “büyük biçim” e ulaşıyor. Kelimelerin derin doğasına ait hareket, ses, renk akışı dış dünyanın tasvirindeki görkemli anlatımla özdeşleşiyor. İçeriği oluşturan metinlerinde seçik bilgiye erişmeyi hedefliyor ama duyuma sırt çevirmiyor; ayrıntının kalıcı çizgileri üzerine titrerken yüreğin alıp başını gitmesine de izin çıkarıyor. Daha önemlisi çelişkiden korkmuyor, bilakis çelişkiyle saldırıya geçebiliyor, abartmanın sınırını biliyor ve sonuçta etkileyici metinler ortaya koyuyor...
Metinlerinin çapraşık düzenini korurken sadeliğe başkaldırdığının bilincini yaşıyor. Giriftlik, derinlik ve yalınlık aynı zamanda boy veriyor onun metinlerinde; bir ırmağın çağlayışı gibi yaban, temiz ve ışıklarla parıldayan bir müzik dinletiyor kelimelerin dizilişi. Bunları bir araya getirmek, yetenekleri ardına dek açılmış, şekil ve ad vermede gidiş yolunu ince sezişle çizen bir yazın virtüözünün marifeti: biricik ve kopyasız ve kopya edilemez...
Her gerçek değer gibi geç anlaşılacak bir metinle karşı karşıya bulunuyoruz yazık ki! Onu anlayanlar ölümle yeniden doğuşu yaşar ve aşkı dil düzleminde tecrübe ederek sonsuzluğa ilmek atmış olur. Burada hem bir kelime virtüözünün hem bir söz ustasının kalem oynattığının farkına varılmasını istiyorum. Çerko gibi bir kalite öyle adım başı rastlanan bir olay değil. Ulaşılır gibi görünür ama doruk da onunla birlikte yürür. Mesafe kapanmaz. Zira her öykü, her anlatı kendi iç dinamiğini ve diğerlerini aşan bir karakter taşıyor.
Artı, bu metinlerle yoğun, bir o kadar kışkırtıcı bir müzik ve şiir düzlemine doğru akıyoruz, ama Bach'ın melodileri değildir alttan alta duyulan, Wagner'in çığlıklarıdır: yabansı, güçlü, lirik bir müziğin uyum özlemiyle haykıran notaları... Sözcüklerin kendine ait dünyasında nasıl incelikli bir hareketle dans edip destanlaşmak yolunda ritim tuttuğunu görmek isteyenlerin müracaat edeceği metinler... Sınırları delip taşmış olan hakiki hüzün, hakiki neşe, hakiki sanat bu… Katıksız!
Harcıâlem kalıplara alışmış okurun onu hemen anlamasını beklemiyorum. Kimseye benzemiyor, ne Faulkner'a, ne Virginia Woolf'a… Yok, benzemiyor, farklı… Evrenin kendi varoluşuyla birleştiği, içinin evrene dönüştüğü sınırda kanat çırpar o. Tek başına, yazın eyleminin bilincinde doruklara mesken tutmuş bir ozan Çerko. Üstelik yerli, bizden, bizim...
Rasim Özdenören
Metinlerinin çapraşık düzenini korurken sadeliğe başkaldırdığının bilincini yaşıyor. Giriftlik, derinlik ve yalınlık aynı zamanda boy veriyor onun metinlerinde; bir ırmağın çağlayışı gibi yaban, temiz ve ışıklarla parıldayan bir müzik dinletiyor kelimelerin dizilişi. Bunları bir araya getirmek, yetenekleri ardına dek açılmış, şekil ve ad vermede gidiş yolunu ince sezişle çizen bir yazın virtüözünün marifeti: biricik ve kopyasız ve kopya edilemez...
Her gerçek değer gibi geç anlaşılacak bir metinle karşı karşıya bulunuyoruz yazık ki! Onu anlayanlar ölümle yeniden doğuşu yaşar ve aşkı dil düzleminde tecrübe ederek sonsuzluğa ilmek atmış olur. Burada hem bir kelime virtüözünün hem bir söz ustasının kalem oynattığının farkına varılmasını istiyorum. Çerko gibi bir kalite öyle adım başı rastlanan bir olay değil. Ulaşılır gibi görünür ama doruk da onunla birlikte yürür. Mesafe kapanmaz. Zira her öykü, her anlatı kendi iç dinamiğini ve diğerlerini aşan bir karakter taşıyor.
Artı, bu metinlerle yoğun, bir o kadar kışkırtıcı bir müzik ve şiir düzlemine doğru akıyoruz, ama Bach'ın melodileri değildir alttan alta duyulan, Wagner'in çığlıklarıdır: yabansı, güçlü, lirik bir müziğin uyum özlemiyle haykıran notaları... Sözcüklerin kendine ait dünyasında nasıl incelikli bir hareketle dans edip destanlaşmak yolunda ritim tuttuğunu görmek isteyenlerin müracaat edeceği metinler... Sınırları delip taşmış olan hakiki hüzün, hakiki neşe, hakiki sanat bu… Katıksız!
Harcıâlem kalıplara alışmış okurun onu hemen anlamasını beklemiyorum. Kimseye benzemiyor, ne Faulkner'a, ne Virginia Woolf'a… Yok, benzemiyor, farklı… Evrenin kendi varoluşuyla birleştiği, içinin evrene dönüştüğü sınırda kanat çırpar o. Tek başına, yazın eyleminin bilincinde doruklara mesken tutmuş bir ozan Çerko. Üstelik yerli, bizden, bizim...
Rasim Özdenören
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.