9786057461070
450729
https://www.tdedkitap.com/dogu-istanbulun-batisi
Doğu İstanbul'un Batısı
80.00
Suç ve cezanın darası birbirine denk olursa; adalet. Ya olmazsa? Kıyamet!
Kara kalem çizimlerden birinin köşesine böyle yazmıştı dün gece!
“Ulan Timuçin, ulan Timuçin!” diyerek şakaklarını ovuşturdu. Baş ağrısından çok, iç savaşlarından arta kalmış bir tortunun şakaklarında yığılmasıydı sanki. Olmuyordu, uzun zamandır istediği tabloyu bir türlü yapamıyordu. Renkler, gölgeler, ışık, imgeler, simgeler onun çok uzağında bir yörüngeye yerleşmişti adeta. Oysa düne kadar bütün tablolarını bitirdiğinde ‘hazine bulmuş' gibi hissediyordu kendini.
“Olmaz oğlum, olmaz lan! Sen bu olamazsın!” diyerek pencereyi açtı. Penguen gibi yürüyerek gülüşen gençlere baktı bir süre. Masallardan söz ediyorlardı. Kulak kabarttı...
Kara kalem çizimlerden birinin köşesine böyle yazmıştı dün gece!
“Ulan Timuçin, ulan Timuçin!” diyerek şakaklarını ovuşturdu. Baş ağrısından çok, iç savaşlarından arta kalmış bir tortunun şakaklarında yığılmasıydı sanki. Olmuyordu, uzun zamandır istediği tabloyu bir türlü yapamıyordu. Renkler, gölgeler, ışık, imgeler, simgeler onun çok uzağında bir yörüngeye yerleşmişti adeta. Oysa düne kadar bütün tablolarını bitirdiğinde ‘hazine bulmuş' gibi hissediyordu kendini.
“Olmaz oğlum, olmaz lan! Sen bu olamazsın!” diyerek pencereyi açtı. Penguen gibi yürüyerek gülüşen gençlere baktı bir süre. Masallardan söz ediyorlardı. Kulak kabarttı...
Suç ve cezanın darası birbirine denk olursa; adalet. Ya olmazsa? Kıyamet!
Kara kalem çizimlerden birinin köşesine böyle yazmıştı dün gece!
“Ulan Timuçin, ulan Timuçin!” diyerek şakaklarını ovuşturdu. Baş ağrısından çok, iç savaşlarından arta kalmış bir tortunun şakaklarında yığılmasıydı sanki. Olmuyordu, uzun zamandır istediği tabloyu bir türlü yapamıyordu. Renkler, gölgeler, ışık, imgeler, simgeler onun çok uzağında bir yörüngeye yerleşmişti adeta. Oysa düne kadar bütün tablolarını bitirdiğinde ‘hazine bulmuş' gibi hissediyordu kendini.
“Olmaz oğlum, olmaz lan! Sen bu olamazsın!” diyerek pencereyi açtı. Penguen gibi yürüyerek gülüşen gençlere baktı bir süre. Masallardan söz ediyorlardı. Kulak kabarttı...
Kara kalem çizimlerden birinin köşesine böyle yazmıştı dün gece!
“Ulan Timuçin, ulan Timuçin!” diyerek şakaklarını ovuşturdu. Baş ağrısından çok, iç savaşlarından arta kalmış bir tortunun şakaklarında yığılmasıydı sanki. Olmuyordu, uzun zamandır istediği tabloyu bir türlü yapamıyordu. Renkler, gölgeler, ışık, imgeler, simgeler onun çok uzağında bir yörüngeye yerleşmişti adeta. Oysa düne kadar bütün tablolarını bitirdiğinde ‘hazine bulmuş' gibi hissediyordu kendini.
“Olmaz oğlum, olmaz lan! Sen bu olamazsın!” diyerek pencereyi açtı. Penguen gibi yürüyerek gülüşen gençlere baktı bir süre. Masallardan söz ediyorlardı. Kulak kabarttı...
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.