9789750836756
459775
https://www.tdedkitap.com/cinayet-sanati
Cinayet Sanatı
14.82
1880 yili, Londra'nin yogun sisli, tekinsiz sokaklari... Kurbanlarinin parçaladigi bedenleriyle yarattigi sanatsal kompozisyonlarla mitolojik bir mertebeye erisen bir seri katil, yarattigi korku dalgasindan beslenerek büyür. Bu tek kisilik gösteriyi izleyen her Londrali siradaki kurbanin kendisi olabileceginin bilincindedir. Korkuya karisan haz, gösterinin heyecanini daha da artirir. Tiyatro salonlarinin ve sanatçilarin merkezinde oldugu, Karl Marx gibi tarihi kisiliklerin cinayet süphelisi olarak ifade vererek kurguya katildiklari hikâye, kocasini öldüren Elizabeth Cree'nin asilmasiyla baslar. Elizabeth gerçekten suçlu mudur? Belki de sakladigi sir, merhum kocasinin günlügünde gizlidir: "Güzel, günesli bir gündü ve ben bir cinayetin yaklasmakta oldugunu hissedebiliyordum." Ackroyd Cinayet Sanati'nda -tipki Dostoyevski'nin St. Petersburg'u, James Joyce'un Dublin'i ve Orhan Pamuk'un istanbul'u kullanmasi gibi- kurgusunun arka planina çok iyi bildigi ve ilmek ilmek isleyerek anlatmaktan keyif aldigi Londra'yi yerlestiriyor. Bu baglamda roman, heyecan verici bir seri katil hikâyesini akici bir dille vermenin yanisira Victoria dönemi Londrasi'nin yasam kosullari hakkinda da belgesel izleniyormus hissi veren ayrintilara yer veriyor. Idam sahnesiyle açilan roman baska bir idam sahnesiyle biter. Bu simetrik sahneler cinayet ile sanat ve yasam ile ölüm arasindaki gerilimi acimasiz bir çerçeve içine alir.(Tanitim Bülteninden)
1880 yili, Londra'nin yogun sisli, tekinsiz sokaklari... Kurbanlarinin parçaladigi bedenleriyle yarattigi sanatsal kompozisyonlarla mitolojik bir mertebeye erisen bir seri katil, yarattigi korku dalgasindan beslenerek büyür. Bu tek kisilik gösteriyi izleyen her Londrali siradaki kurbanin kendisi olabileceginin bilincindedir. Korkuya karisan haz, gösterinin heyecanini daha da artirir. Tiyatro salonlarinin ve sanatçilarin merkezinde oldugu, Karl Marx gibi tarihi kisiliklerin cinayet süphelisi olarak ifade vererek kurguya katildiklari hikâye, kocasini öldüren Elizabeth Cree'nin asilmasiyla baslar. Elizabeth gerçekten suçlu mudur? Belki de sakladigi sir, merhum kocasinin günlügünde gizlidir: "Güzel, günesli bir gündü ve ben bir cinayetin yaklasmakta oldugunu hissedebiliyordum." Ackroyd Cinayet Sanati'nda -tipki Dostoyevski'nin St. Petersburg'u, James Joyce'un Dublin'i ve Orhan Pamuk'un istanbul'u kullanmasi gibi- kurgusunun arka planina çok iyi bildigi ve ilmek ilmek isleyerek anlatmaktan keyif aldigi Londra'yi yerlestiriyor. Bu baglamda roman, heyecan verici bir seri katil hikâyesini akici bir dille vermenin yanisira Victoria dönemi Londrasi'nin yasam kosullari hakkinda da belgesel izleniyormus hissi veren ayrintilara yer veriyor. Idam sahnesiyle açilan roman baska bir idam sahnesiyle biter. Bu simetrik sahneler cinayet ile sanat ve yasam ile ölüm arasindaki gerilimi acimasiz bir çerçeve içine alir.(Tanitim Bülteninden)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.