9786257344128
548655
https://www.tdedkitap.com/benim-annem-bir-kaplan
Benim Annem Bir Kaplan
158.80
Tüm çocukların bedenlerini olduğu gibi sevebilmeyi öğrenecekleri ve bireysel farklılıklarını hazine olarak görebilecekleri sımsıcak bir anne-kız hikayesi…
Tüm canlılar anneleriyle ilk ilişkilerini deri aracılığıyla kurarlar. Annenin, bebeğinin derisine şefkatli dokunuşları derin bir bağın ilk ilmeklerinin atılmasına katkı sağlar. İçinde yaşadığımız deri aynı zamanda ruhsal dünyamızı kapsayan bir ev gibidir. Bebeklikten yetişkinliğe tüm gelişim dönemlerinde bu ev içinde değişiriz ve dönüşürüz. Kadınlar için de bedenin dönüşüme uğradığı en önemli yaşam olayı doğumdur. Bu süreçteki yaşantıların hem ruhsal hem de fiziksel izdüşümleri deri üzerinde karşılık bulur. Bu izlere bakmak, dokunmak ve onlar hakkında konuşmak anneye kendi deneyimlerinin hikayesini anlatabilme fırsatı sunar. Ve bu hikayenin çocuklara nasıl sunulduğu, onların nasıl bir beden algısı içselleştirecekleri üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.
Benim Annem Bir Kaplan kitabının baş kahramanı Eliz'in bedensel farklılıklara saygı hakkındaki cesaret veren hikayesi; küçük bir kızın annesinin göbeğindeki çatlak izlerini, düşleminde bir kaplanın çizgileriyle ilişkilendirerek onu nasıl kahramanlaştırdığını anlatmaktadır. Aynı zamanda toplumsal kalıpların iyileştirilmesi ya da makyajlanması gereken şeyler olarak öne sürdüğü beden izlerinin anlamlarını tamamen tersine çevirerek; onları kişiyi biricik kılan karakteristik özellikler olarak da sunmaktadır.
Aslında Eliz'in annesinin çatlak izlerinin peşine düşmesi hiç de tesadüfi değildir. Yüzündeki çillerden dolayı arkadaşlarının ona “benekli” diye hitap etmesinin yarattığı rahatsızlıkla, annesinin çizgileriyle özdeşim kurduğunda hissettiği cesaret duygusu sayesinde baş etmektedir.
Sonuç olarak, bir çocuk bedenini olduğu gibi sevebilmeyi öğrendiğinde ve bireysel farklılıklarını bir hazine gibi görebildiğinde kendi gibi olabilmek adına önemli bir adım atacaktır. Çocukların güçlü bir benlik gelişimi için oldukları gibi sevildiklerini hissetmeye ve kendilerini de oldukları gibi sevebilmelerine ihtiyaçları vardır. Dolayısıyla bedenin üzerindeki izleri, lekeleri ve desenleri birer temsil olarak görerek onların hikayesini keşfetmeye çalışmak ve en önemlisi de bu farklılıkları coşkuyla kucaklamak, çocukların en temelde kendileriyle, ardından da öteki insan, hayvan ve bitkilerle barış içinde yaşayabilmelerini sağlayacaktır.
Tüm canlılar anneleriyle ilk ilişkilerini deri aracılığıyla kurarlar. Annenin, bebeğinin derisine şefkatli dokunuşları derin bir bağın ilk ilmeklerinin atılmasına katkı sağlar. İçinde yaşadığımız deri aynı zamanda ruhsal dünyamızı kapsayan bir ev gibidir. Bebeklikten yetişkinliğe tüm gelişim dönemlerinde bu ev içinde değişiriz ve dönüşürüz. Kadınlar için de bedenin dönüşüme uğradığı en önemli yaşam olayı doğumdur. Bu süreçteki yaşantıların hem ruhsal hem de fiziksel izdüşümleri deri üzerinde karşılık bulur. Bu izlere bakmak, dokunmak ve onlar hakkında konuşmak anneye kendi deneyimlerinin hikayesini anlatabilme fırsatı sunar. Ve bu hikayenin çocuklara nasıl sunulduğu, onların nasıl bir beden algısı içselleştirecekleri üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.
Benim Annem Bir Kaplan kitabının baş kahramanı Eliz'in bedensel farklılıklara saygı hakkındaki cesaret veren hikayesi; küçük bir kızın annesinin göbeğindeki çatlak izlerini, düşleminde bir kaplanın çizgileriyle ilişkilendirerek onu nasıl kahramanlaştırdığını anlatmaktadır. Aynı zamanda toplumsal kalıpların iyileştirilmesi ya da makyajlanması gereken şeyler olarak öne sürdüğü beden izlerinin anlamlarını tamamen tersine çevirerek; onları kişiyi biricik kılan karakteristik özellikler olarak da sunmaktadır.
Aslında Eliz'in annesinin çatlak izlerinin peşine düşmesi hiç de tesadüfi değildir. Yüzündeki çillerden dolayı arkadaşlarının ona “benekli” diye hitap etmesinin yarattığı rahatsızlıkla, annesinin çizgileriyle özdeşim kurduğunda hissettiği cesaret duygusu sayesinde baş etmektedir.
Sonuç olarak, bir çocuk bedenini olduğu gibi sevebilmeyi öğrendiğinde ve bireysel farklılıklarını bir hazine gibi görebildiğinde kendi gibi olabilmek adına önemli bir adım atacaktır. Çocukların güçlü bir benlik gelişimi için oldukları gibi sevildiklerini hissetmeye ve kendilerini de oldukları gibi sevebilmelerine ihtiyaçları vardır. Dolayısıyla bedenin üzerindeki izleri, lekeleri ve desenleri birer temsil olarak görerek onların hikayesini keşfetmeye çalışmak ve en önemlisi de bu farklılıkları coşkuyla kucaklamak, çocukların en temelde kendileriyle, ardından da öteki insan, hayvan ve bitkilerle barış içinde yaşayabilmelerini sağlayacaktır.
Tüm çocukların bedenlerini olduğu gibi sevebilmeyi öğrenecekleri ve bireysel farklılıklarını hazine olarak görebilecekleri sımsıcak bir anne-kız hikayesi…
Tüm canlılar anneleriyle ilk ilişkilerini deri aracılığıyla kurarlar. Annenin, bebeğinin derisine şefkatli dokunuşları derin bir bağın ilk ilmeklerinin atılmasına katkı sağlar. İçinde yaşadığımız deri aynı zamanda ruhsal dünyamızı kapsayan bir ev gibidir. Bebeklikten yetişkinliğe tüm gelişim dönemlerinde bu ev içinde değişiriz ve dönüşürüz. Kadınlar için de bedenin dönüşüme uğradığı en önemli yaşam olayı doğumdur. Bu süreçteki yaşantıların hem ruhsal hem de fiziksel izdüşümleri deri üzerinde karşılık bulur. Bu izlere bakmak, dokunmak ve onlar hakkında konuşmak anneye kendi deneyimlerinin hikayesini anlatabilme fırsatı sunar. Ve bu hikayenin çocuklara nasıl sunulduğu, onların nasıl bir beden algısı içselleştirecekleri üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.
Benim Annem Bir Kaplan kitabının baş kahramanı Eliz'in bedensel farklılıklara saygı hakkındaki cesaret veren hikayesi; küçük bir kızın annesinin göbeğindeki çatlak izlerini, düşleminde bir kaplanın çizgileriyle ilişkilendirerek onu nasıl kahramanlaştırdığını anlatmaktadır. Aynı zamanda toplumsal kalıpların iyileştirilmesi ya da makyajlanması gereken şeyler olarak öne sürdüğü beden izlerinin anlamlarını tamamen tersine çevirerek; onları kişiyi biricik kılan karakteristik özellikler olarak da sunmaktadır.
Aslında Eliz'in annesinin çatlak izlerinin peşine düşmesi hiç de tesadüfi değildir. Yüzündeki çillerden dolayı arkadaşlarının ona “benekli” diye hitap etmesinin yarattığı rahatsızlıkla, annesinin çizgileriyle özdeşim kurduğunda hissettiği cesaret duygusu sayesinde baş etmektedir.
Sonuç olarak, bir çocuk bedenini olduğu gibi sevebilmeyi öğrendiğinde ve bireysel farklılıklarını bir hazine gibi görebildiğinde kendi gibi olabilmek adına önemli bir adım atacaktır. Çocukların güçlü bir benlik gelişimi için oldukları gibi sevildiklerini hissetmeye ve kendilerini de oldukları gibi sevebilmelerine ihtiyaçları vardır. Dolayısıyla bedenin üzerindeki izleri, lekeleri ve desenleri birer temsil olarak görerek onların hikayesini keşfetmeye çalışmak ve en önemlisi de bu farklılıkları coşkuyla kucaklamak, çocukların en temelde kendileriyle, ardından da öteki insan, hayvan ve bitkilerle barış içinde yaşayabilmelerini sağlayacaktır.
Tüm canlılar anneleriyle ilk ilişkilerini deri aracılığıyla kurarlar. Annenin, bebeğinin derisine şefkatli dokunuşları derin bir bağın ilk ilmeklerinin atılmasına katkı sağlar. İçinde yaşadığımız deri aynı zamanda ruhsal dünyamızı kapsayan bir ev gibidir. Bebeklikten yetişkinliğe tüm gelişim dönemlerinde bu ev içinde değişiriz ve dönüşürüz. Kadınlar için de bedenin dönüşüme uğradığı en önemli yaşam olayı doğumdur. Bu süreçteki yaşantıların hem ruhsal hem de fiziksel izdüşümleri deri üzerinde karşılık bulur. Bu izlere bakmak, dokunmak ve onlar hakkında konuşmak anneye kendi deneyimlerinin hikayesini anlatabilme fırsatı sunar. Ve bu hikayenin çocuklara nasıl sunulduğu, onların nasıl bir beden algısı içselleştirecekleri üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.
Benim Annem Bir Kaplan kitabının baş kahramanı Eliz'in bedensel farklılıklara saygı hakkındaki cesaret veren hikayesi; küçük bir kızın annesinin göbeğindeki çatlak izlerini, düşleminde bir kaplanın çizgileriyle ilişkilendirerek onu nasıl kahramanlaştırdığını anlatmaktadır. Aynı zamanda toplumsal kalıpların iyileştirilmesi ya da makyajlanması gereken şeyler olarak öne sürdüğü beden izlerinin anlamlarını tamamen tersine çevirerek; onları kişiyi biricik kılan karakteristik özellikler olarak da sunmaktadır.
Aslında Eliz'in annesinin çatlak izlerinin peşine düşmesi hiç de tesadüfi değildir. Yüzündeki çillerden dolayı arkadaşlarının ona “benekli” diye hitap etmesinin yarattığı rahatsızlıkla, annesinin çizgileriyle özdeşim kurduğunda hissettiği cesaret duygusu sayesinde baş etmektedir.
Sonuç olarak, bir çocuk bedenini olduğu gibi sevebilmeyi öğrendiğinde ve bireysel farklılıklarını bir hazine gibi görebildiğinde kendi gibi olabilmek adına önemli bir adım atacaktır. Çocukların güçlü bir benlik gelişimi için oldukları gibi sevildiklerini hissetmeye ve kendilerini de oldukları gibi sevebilmelerine ihtiyaçları vardır. Dolayısıyla bedenin üzerindeki izleri, lekeleri ve desenleri birer temsil olarak görerek onların hikayesini keşfetmeye çalışmak ve en önemlisi de bu farklılıkları coşkuyla kucaklamak, çocukların en temelde kendileriyle, ardından da öteki insan, hayvan ve bitkilerle barış içinde yaşayabilmelerini sağlayacaktır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.