9786258159714
557786
https://www.tdedkitap.com/ayasofya-risaleleri
Ayasofya Risaleleri
479.20
Bizans devrinde İstanbul'un en bu¨yu¨k kilisesi, fetihten sonra şehrin baş camii, Ayasofya… Her iki dönemde de ilâhî lütuflara mazhar bir mimârî dehânın neticesi olarak görülen bu mukaddes yapının etrafında teşekkül eden zengin menâkıb kültürü, asırlar boyunca aktarılagelmiştir. Bu inanıs¸ın bir sonucu olarak Ayasofya, Bizans devrinin halk inanıs¸ ve efsanelerinde bu¨yu¨k bir yer tuttug?u gibi Tu¨rk devrinde de bir kısmı Bizans'tan aktarılmıs¸, bir kısmı ise yeniden dog?mus¸ birc¸ok rivayet ve efsanenin konusu olmus¸tur. Osmanlı do¨neminde Ayasofya'yla ilgili kaleme alınan bu tu¨r eserler arasında kısaca Ayasofya Risaleleri diyebileceg?imiz bir dizi risale mevcuttur. Genellikle aynı kaynaklara dayanan Ayasofya risaleleri, ic¸erik bakımından birbirine c¸ok benzer. Aralarındaki fark ise çoğu zaman, anlatılan olayların ayrıntılı yahut o¨zet s¸eklinde ele alınması ya da anlatımın sade yahut sanatkara^ne olması gibi hususlarla sınırlı kalır. Risalelerde bas¸langıc¸tan Justinus do¨nemine kadarki zaman diliminde Ayasofya'nın ins¸a edilis¸i ve etrafındaki olaylar bir menkıbe havası ic¸inde anlatılır. Yine de ciddi bir su¨zgec¸ten gec¸irmek s¸artıyla bu menkıbevi^ anlatımın arkasında ciddi bir tarihi^ bilgi malzemesi oldug?u so¨ylenebilir.
Bu fikirden hareketle, Ayasofya Risaleleri'nde, so¨z konusu risalelerden hem yazım tarihinin eskilig?i hem de ic¸erik bakımından sonrakilere kaynak olmaları yo¨nu¨nden önemli bulunan iki tanesi ele alınmıştır. Bu risalelerden biri, Fatih do¨nemi yazarlarından olan Dervis¸ S¸emseddin Karamani^'ye ait Ta^rih-i Beya^n-ı Bina^-yı Ayasofya-yı Kebîr ve bir dig?eri, yine aynı devirde yas¸amıs¸ olan ve “Mu¨neccim” lakabı ile bilinen Yusuf bin Musa el-Balıkesri^'nin Ta^rih-i Ayasofya'sıdır. Her iki risalede de mabedin yapım su¨rec¸leri hika^ye edilirken menkıbevi^ bilgiler yanında teknik malumat da genis¸ yer tutmaktadır. Mimari^ literatu¨re bir katkı amacıyla metinleri hem orijinallerinin Latinize halleriyle hem de günümüz Türkçesiyle nes¸re hazırlanan bu risaleler, zengin bir görsel arşivle birlikte okuruna sunulmaktadır.
Bu fikirden hareketle, Ayasofya Risaleleri'nde, so¨z konusu risalelerden hem yazım tarihinin eskilig?i hem de ic¸erik bakımından sonrakilere kaynak olmaları yo¨nu¨nden önemli bulunan iki tanesi ele alınmıştır. Bu risalelerden biri, Fatih do¨nemi yazarlarından olan Dervis¸ S¸emseddin Karamani^'ye ait Ta^rih-i Beya^n-ı Bina^-yı Ayasofya-yı Kebîr ve bir dig?eri, yine aynı devirde yas¸amıs¸ olan ve “Mu¨neccim” lakabı ile bilinen Yusuf bin Musa el-Balıkesri^'nin Ta^rih-i Ayasofya'sıdır. Her iki risalede de mabedin yapım su¨rec¸leri hika^ye edilirken menkıbevi^ bilgiler yanında teknik malumat da genis¸ yer tutmaktadır. Mimari^ literatu¨re bir katkı amacıyla metinleri hem orijinallerinin Latinize halleriyle hem de günümüz Türkçesiyle nes¸re hazırlanan bu risaleler, zengin bir görsel arşivle birlikte okuruna sunulmaktadır.
Bizans devrinde İstanbul'un en bu¨yu¨k kilisesi, fetihten sonra şehrin baş camii, Ayasofya… Her iki dönemde de ilâhî lütuflara mazhar bir mimârî dehânın neticesi olarak görülen bu mukaddes yapının etrafında teşekkül eden zengin menâkıb kültürü, asırlar boyunca aktarılagelmiştir. Bu inanıs¸ın bir sonucu olarak Ayasofya, Bizans devrinin halk inanıs¸ ve efsanelerinde bu¨yu¨k bir yer tuttug?u gibi Tu¨rk devrinde de bir kısmı Bizans'tan aktarılmıs¸, bir kısmı ise yeniden dog?mus¸ birc¸ok rivayet ve efsanenin konusu olmus¸tur. Osmanlı do¨neminde Ayasofya'yla ilgili kaleme alınan bu tu¨r eserler arasında kısaca Ayasofya Risaleleri diyebileceg?imiz bir dizi risale mevcuttur. Genellikle aynı kaynaklara dayanan Ayasofya risaleleri, ic¸erik bakımından birbirine c¸ok benzer. Aralarındaki fark ise çoğu zaman, anlatılan olayların ayrıntılı yahut o¨zet s¸eklinde ele alınması ya da anlatımın sade yahut sanatkara^ne olması gibi hususlarla sınırlı kalır. Risalelerde bas¸langıc¸tan Justinus do¨nemine kadarki zaman diliminde Ayasofya'nın ins¸a edilis¸i ve etrafındaki olaylar bir menkıbe havası ic¸inde anlatılır. Yine de ciddi bir su¨zgec¸ten gec¸irmek s¸artıyla bu menkıbevi^ anlatımın arkasında ciddi bir tarihi^ bilgi malzemesi oldug?u so¨ylenebilir.
Bu fikirden hareketle, Ayasofya Risaleleri'nde, so¨z konusu risalelerden hem yazım tarihinin eskilig?i hem de ic¸erik bakımından sonrakilere kaynak olmaları yo¨nu¨nden önemli bulunan iki tanesi ele alınmıştır. Bu risalelerden biri, Fatih do¨nemi yazarlarından olan Dervis¸ S¸emseddin Karamani^'ye ait Ta^rih-i Beya^n-ı Bina^-yı Ayasofya-yı Kebîr ve bir dig?eri, yine aynı devirde yas¸amıs¸ olan ve “Mu¨neccim” lakabı ile bilinen Yusuf bin Musa el-Balıkesri^'nin Ta^rih-i Ayasofya'sıdır. Her iki risalede de mabedin yapım su¨rec¸leri hika^ye edilirken menkıbevi^ bilgiler yanında teknik malumat da genis¸ yer tutmaktadır. Mimari^ literatu¨re bir katkı amacıyla metinleri hem orijinallerinin Latinize halleriyle hem de günümüz Türkçesiyle nes¸re hazırlanan bu risaleler, zengin bir görsel arşivle birlikte okuruna sunulmaktadır.
Bu fikirden hareketle, Ayasofya Risaleleri'nde, so¨z konusu risalelerden hem yazım tarihinin eskilig?i hem de ic¸erik bakımından sonrakilere kaynak olmaları yo¨nu¨nden önemli bulunan iki tanesi ele alınmıştır. Bu risalelerden biri, Fatih do¨nemi yazarlarından olan Dervis¸ S¸emseddin Karamani^'ye ait Ta^rih-i Beya^n-ı Bina^-yı Ayasofya-yı Kebîr ve bir dig?eri, yine aynı devirde yas¸amıs¸ olan ve “Mu¨neccim” lakabı ile bilinen Yusuf bin Musa el-Balıkesri^'nin Ta^rih-i Ayasofya'sıdır. Her iki risalede de mabedin yapım su¨rec¸leri hika^ye edilirken menkıbevi^ bilgiler yanında teknik malumat da genis¸ yer tutmaktadır. Mimari^ literatu¨re bir katkı amacıyla metinleri hem orijinallerinin Latinize halleriyle hem de günümüz Türkçesiyle nes¸re hazırlanan bu risaleler, zengin bir görsel arşivle birlikte okuruna sunulmaktadır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.