9786050613216
368930
https://www.tdedkitap.com/avrupa-hayalleri
Avrupa Hayalleri
63.20
“Otuz yıllık Avrupa serüvenimde anladım ki yaşanan mekân neresi olursa olsun mutluluk bireysel, özellikle de içsel bir olgu. Onu uzaklarda aramak boşuna.
Çocuk yaşımda benliğime “mıh gibi” saplanmış çok kültürlülüğün bana eziyet için değil, onu başkalarıyla paylaşmak için verilmiş bir emanet olduğunu anladığımda, hayat gözlerimde âdeta bambaşka bir anlama büründü. Bu durum, şüphesiz bazen beni içinde yaşadığım topluluk nezdinde ötekileştirip ayrıştırdı fakat hiçbir zaman yılmadım.
Bilakis…
Evrensel bir yurttaş ya da kişi olmamdan evvel, öncelikle bir Anadolu çocuğu olduğumun bilincindeydim. Kendimi Rum, Türk ya da Arap olarak nitelemek yerine, ekseriyetle Anadolulu, hatta bazen de bir Orta Doğulu olarak görürüm. Hiç kuşkusuz, içinde doğup büyüdüğüm coğrafyanın geçirmiş olduğu tarihî süreçlerden dolayıdır bu durum.
Kim olduğumu ve nereden geldiğimi bilmem, kendimi tanımam için vazgeçilmez bir unsurdu. Bir Yunan tapınağının duvarında, belki de bundan üç bin yıl önce kocaman harflerle yazılmış olan “kendini tanı” ilkesi, nereye yönelmem gerektiği hususunda bana bir meşale oldu. Geçmişimle ilgili sorulara bulduğum yanıtlar, beni dinî ve etnik aidiyetlere esir etmekten çok, farklılıkları anlamaya ve onlara saygı duymaya yöneltti.
Zaten bundan daha doğal bir şey olabilir mi?”
Çocuk yaşımda benliğime “mıh gibi” saplanmış çok kültürlülüğün bana eziyet için değil, onu başkalarıyla paylaşmak için verilmiş bir emanet olduğunu anladığımda, hayat gözlerimde âdeta bambaşka bir anlama büründü. Bu durum, şüphesiz bazen beni içinde yaşadığım topluluk nezdinde ötekileştirip ayrıştırdı fakat hiçbir zaman yılmadım.
Bilakis…
Evrensel bir yurttaş ya da kişi olmamdan evvel, öncelikle bir Anadolu çocuğu olduğumun bilincindeydim. Kendimi Rum, Türk ya da Arap olarak nitelemek yerine, ekseriyetle Anadolulu, hatta bazen de bir Orta Doğulu olarak görürüm. Hiç kuşkusuz, içinde doğup büyüdüğüm coğrafyanın geçirmiş olduğu tarihî süreçlerden dolayıdır bu durum.
Kim olduğumu ve nereden geldiğimi bilmem, kendimi tanımam için vazgeçilmez bir unsurdu. Bir Yunan tapınağının duvarında, belki de bundan üç bin yıl önce kocaman harflerle yazılmış olan “kendini tanı” ilkesi, nereye yönelmem gerektiği hususunda bana bir meşale oldu. Geçmişimle ilgili sorulara bulduğum yanıtlar, beni dinî ve etnik aidiyetlere esir etmekten çok, farklılıkları anlamaya ve onlara saygı duymaya yöneltti.
Zaten bundan daha doğal bir şey olabilir mi?”
“Otuz yıllık Avrupa serüvenimde anladım ki yaşanan mekân neresi olursa olsun mutluluk bireysel, özellikle de içsel bir olgu. Onu uzaklarda aramak boşuna.
Çocuk yaşımda benliğime “mıh gibi” saplanmış çok kültürlülüğün bana eziyet için değil, onu başkalarıyla paylaşmak için verilmiş bir emanet olduğunu anladığımda, hayat gözlerimde âdeta bambaşka bir anlama büründü. Bu durum, şüphesiz bazen beni içinde yaşadığım topluluk nezdinde ötekileştirip ayrıştırdı fakat hiçbir zaman yılmadım.
Bilakis…
Evrensel bir yurttaş ya da kişi olmamdan evvel, öncelikle bir Anadolu çocuğu olduğumun bilincindeydim. Kendimi Rum, Türk ya da Arap olarak nitelemek yerine, ekseriyetle Anadolulu, hatta bazen de bir Orta Doğulu olarak görürüm. Hiç kuşkusuz, içinde doğup büyüdüğüm coğrafyanın geçirmiş olduğu tarihî süreçlerden dolayıdır bu durum.
Kim olduğumu ve nereden geldiğimi bilmem, kendimi tanımam için vazgeçilmez bir unsurdu. Bir Yunan tapınağının duvarında, belki de bundan üç bin yıl önce kocaman harflerle yazılmış olan “kendini tanı” ilkesi, nereye yönelmem gerektiği hususunda bana bir meşale oldu. Geçmişimle ilgili sorulara bulduğum yanıtlar, beni dinî ve etnik aidiyetlere esir etmekten çok, farklılıkları anlamaya ve onlara saygı duymaya yöneltti.
Zaten bundan daha doğal bir şey olabilir mi?”
Çocuk yaşımda benliğime “mıh gibi” saplanmış çok kültürlülüğün bana eziyet için değil, onu başkalarıyla paylaşmak için verilmiş bir emanet olduğunu anladığımda, hayat gözlerimde âdeta bambaşka bir anlama büründü. Bu durum, şüphesiz bazen beni içinde yaşadığım topluluk nezdinde ötekileştirip ayrıştırdı fakat hiçbir zaman yılmadım.
Bilakis…
Evrensel bir yurttaş ya da kişi olmamdan evvel, öncelikle bir Anadolu çocuğu olduğumun bilincindeydim. Kendimi Rum, Türk ya da Arap olarak nitelemek yerine, ekseriyetle Anadolulu, hatta bazen de bir Orta Doğulu olarak görürüm. Hiç kuşkusuz, içinde doğup büyüdüğüm coğrafyanın geçirmiş olduğu tarihî süreçlerden dolayıdır bu durum.
Kim olduğumu ve nereden geldiğimi bilmem, kendimi tanımam için vazgeçilmez bir unsurdu. Bir Yunan tapınağının duvarında, belki de bundan üç bin yıl önce kocaman harflerle yazılmış olan “kendini tanı” ilkesi, nereye yönelmem gerektiği hususunda bana bir meşale oldu. Geçmişimle ilgili sorulara bulduğum yanıtlar, beni dinî ve etnik aidiyetlere esir etmekten çok, farklılıkları anlamaya ve onlara saygı duymaya yöneltti.
Zaten bundan daha doğal bir şey olabilir mi?”
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.